Duyurular
DERGÂH-I ENVERİYE GÖNÜL KÖPRÜSÜ SEYAHATNAMESİ (1) MARDİN TAŞLARA TEFEKKÜRLE BAKMAK 22 EKİM 2019

DERGÂH-I ENVERİYE GÖNÜL KÖPRÜSÜ SEYAHATNAMESİ (1) MARDİN TAŞLARA TEFEKKÜRLE BAKMAK 22 EKİM 2019

Çok Değerli Kıymetli, Şerefli Şerefini İmanından almış kardeşlerim.

22 Ekim 2019 tarihinde Hacı Babamızla yapmış olduğumuz gezi ile ilgili almış olduğum notları sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli “Can” lar hepinizi Allah’ın selamı ile selamlıyorum.

Esselamun Aleyküm verahmetullahi ve Berekatüh.

Allah’ın Rahmeti, Bereketi, Mağfireti hepimizin üzerine olsun.

Değerli Kardeşlerim;

Yüce Rabbim nasip etti Mürşidimiz Hacı Enver Babamızla birlikte yine yeni bir seyahat etme imkânı bulduk.

Bu seyahate katıldığımızdan dolayı çok mutlu olduğumuzu belirtmek isterim.

Seyahatimiz Güzel ülkemizin iki güzel iline odaklanarak yapılmıştır. Bunlardan ilki Mardin ikincisi ise Şanlıurfa ilimizdir.

Gerekli alt yapılar hazırlandıktan sonra 22. Ekim 2019 sabah Namazı Dergâhımızda kılındık. Sabah Mihrabiyemiz okundu. Daha sonra Hacı babamız da dâhil olmak üzere 44 ihvan aracımıza bindik.

İvanlarımızda ki neşe, mutluluk görülmeye değerdi. Sanki sevdiklerine kavuşacak teskere alan bir asker gibi şendik.

Bizleri uğurlamaya gelenlerde aynı duyguları taşıdıkları yüzlerinden belli ediyordu.

Bizleri birkaç haftalık bir yola uğurlayacaklarmış gibi bir heyecanlı idiler.

Oysaki bizler dört günlük bir yolculuğa çıkıyorduk.

Herkes otobüsteki yerini aldı. Kontroller yapıldı. Yolculuk duaları olan yedi Ayet-el kürsü, Felek, Nas sureleri, İhlas suresi, Fatiha süresi, Elif lam mim sureleri oklundu.

Duası yapıldı. Hemen ardından;

Tabii ki her zaman olduğu gibi ilk önce muhabbet içerisinde dersimizi okuduk.

Daha sonra ilahi, Tekbir, Selatü selam,Tevhidlerle yola devam ettik.

Erzincan üzerinden gittiğimizden dolayı Terzi Baba Hz.lerini ziyaret etmeden geçmek olmazdı. Terzi baba Hz.lerini ziyaret ettik. Namazlarımızı kıldık. Elazığ’a doğru hareket ettik.

Nihayet; zaman sonra Elazığ ilimize ulaştık. Burada bizleri Ankara’dan Yaşar abimizin komşusu Elazığlı Yusuf abi, Eşi, Kızı ve Yeğeni Hamdi bey karşıladı.

Yolda durduk rica ettiler Hacı Babamızı araçlarına aldılar ve Hacı Ömer Hüdai Baba Hz.lerinin kabrini ziyarete gittik.

Bildiğiniz üzere Elâzığ’da Bizim silsilemizden gelen iki önemli Babamız var.

Hacı Ömer Hüdai Baba Hz.leri ve Hacı Muhammed Baba Hz.leri

Hacı Muhammed Baba Hz.leri bizim Mürşidimiz Hacı Enver Babanın Mürşidi Hacı Mustafa Hayri baba Hz.lerinin Mürşididir.

Burada ziyaretlerimizi yaptık. Dualarımızı yaptıktan sonra. Dışarda Hacı Ömer Hüdai Baba’nın adına yaptırılan Misafirhanenin Sorumlusu Teyzemiz bizleri misafirhaneye getirdi. Namazlarımızı kıldık. Getirmiş olduğumuz yiyeceklerimizle bir sofra kurduk. Yemeklerimizi yedikten sonrada Mardin’e doğru Hareket ettik. Hacı Ömer Hüdai Babanın adına açılan Misafirhane çok güzel, çok amaçlı yapılmış. Gelene gidene yolda kalana hizmet veriyor.

Saat on gibi Mardin Öğretmen evi misafirhanesine ulaştık. Burada da bizlere rehberlik yapacak olan kardeşimiz Mardin Askon Şube başkanı Mehmet Şahin Cırık Bey bizleri karşıladı.

Sabah otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra, Mehmet beyin rehberliğinde Mardin ilimizi ziyarete başladık.

Mardin İli Mehmet beyin ifadesine göre “Dinlerin ve Dillerin buluştuğu Taşların konuştuğu” tarihi alışılagelmiş tarihlerden çok farklı olan bir ilimiz.

Ayrı ayrı dinlere mensup insanlar yıllar boyunca burada kardeş gibi yaşamışlar ve bu geleneği halen sürdürmektedirler.

Peki, bu nasıl olmuş yine Mehmet beyin bize kendi yaşadığı bir olayı anlatarak buna açıklık getirmek isterim.

Mehmet beyin kendisi çocuk yaşta iken Anneannesini yanına kalmaya giderlerdi.

Yine bir hafta sonu Babaannelerine kalmaya gittikleri bir hafta sonunda.

Anneannelerini bir telaş içerisinde yemek pişirdiğini görmüşler

Anneanneleri etli bir yemek pişiriyormuş.

Tencerenin kapağı kapalı hava çok sıcak olmasına rağmen pencereler kapalı evi et kokusu sardı. Bu durumu merek eden Mehmet Bey Anneannesine sordu.

Babaanne neden pencereleri kapattın tencerenin ağızı kapalı her tarafı koku sardı diye sorunca, Babaannesi;

Oğlum;

Benim komşum Süryani’dir onların bugün oruç günüdür. Aslında ben bu günlerde kokulu yemek pişirmem siz gelecekseniz diye size etli yemek yapayım dedim.

Onlar kokuyu alıp te rahatsız olmasınlar diye pencereleri kapattım demiş.

Aynı şekilde onlar da Ramazan ayında gündüzleri Müslüman komşularının yanında bir yemez ve içmezler. O gün yapmış oldukları yemeklerden aksam iftar olmadan mutlaka Müslüman komşularına getirirlermiş.

Böyle birbirlerini koruyup, gözetlemekle bir arada kalmayı başarmışlar.

Yine Mardin de, her evin damı bir üst komşu tarafından teras olarak kullanır.

Yani aslında siz evinizin terasına çıktınız çayınızı yudumladığınız terasınızın altı komşunuzun belki de oturma odası.

Onların yani, Süryani, Yahudi, vs. dine mensup şahısların cenazeleri olsa Müslümanlar ona katılır dualarına âmin der. Müslümanların cenazeleri olsa onlar da cenazeye katılır onlarda Müslümanların duasına âmin der. Ve böylece huzur ortamı oluşur. Bu böyle devam ederek bu zamana kadar gelmiştir.

İlk durağımız Mardin’in Dara ilçesi oldu. Dara zamanın da Mezopotamya’nın başkenti olan bir yer.

5nci yüzyıla ait, Babil ve Pers krallıklarına ait çok sayıda tarihi toplu mezarlar ve yapıtlar su bentleri henüz yeni meydana çıkartılmış. Kazılar 15 yıl önce başlamış şimdilerde ziyarete açılmış durumda.

Burada toplu mezarlar koruma altına alınmış ölülerin kemikleri hala görünmektedir.

İnanca göre kölenin efendisi öldü mü kendisi de üzüntüsünden intihar edermiş. Yine mezarların içlerinde değerli eşyaların yanı sıra onun için önemli olan şeylerde aynı yere gömülüyor. (at gibi)

Birisinin sevdiği öldüğünde o onun için ağlarmış ve gözyaşını bir şişenin içinde muhafaza edermiş.

Bunu şundan yaparlarmış. O zamanlarda da tek Tanrıya inanç varmış. Öldükten sonra da dirilmeye inanıyorlar. Dirildiklerinde işte ben senin için şu kadar gözyaşı döktüm demek için bunun yaparlarmış.

Hele boyu 28 metreyi bulan kimi zaman zindan olarak kullanılan, kimi zaman tahıl ambarı olarak kullanılan bir yer var ki görülmeye değer tam bir mimari eser. Nasıl inşa edildiği bile merak konusu. (her üç metrede bir toprakla dolduruluyor) Bunlarla ilgili internette bilgiler mevcut.

Tekrar Mardin’e dönüyoruz.

İlk durağımız Peygamber Efendimiz SAV’ in postacısı Abdullah Bin Enes El Cüheyn Halk arasında bilinen ismi ile Şeyh Çabuk Hz.lerinin kabrinin bulunduğu camii Şeyh Çabuk Camiine gittik. Namazımızı kıldık. Ziyaretimizi yaptık bolca tespihatlar bağışlandı. Şeyh çabuk Hz.leri hakkında söylenecek çok şey var.

Şeyh Çabuk Hz.leri;

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde İslamiyet’i tebliğ için Mardin’e gelmiş bir zat. Malumunuz Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa SAV. Veda haccında 120 bin sahabe hazır bulunmuş. Bu sahabeler, İslam’ı anlatmak için dünyanın değişik bölgelerine dağılmıştır. Burada yatan Peygamber Efendimizin postası unvanını alan Şeyh Çabuk lakaplı Abdullah bin Enes el Cüheyni, bunların sadece bir tanesidir. Allah kendisinden Razı olsun.

Daha sonraki durağımız.

Mardin Ulu cami oldu. Burada da Peygamberimizin SAV in mübarek Sakal-ı Şerifini ziyaret ettik. Sakalı Şerifi buraya zamanın hükümdarı Kudbeddiin İlgazi hediye ediyor. Ulu cami çok müthiş bir eser. Her figürün ayrı bir anlatımı ayrı bir mesajı var. Adeta bir kitap yazılmış duvarlara. Hani dedik ya baştan “Dinlerin ve Dillerin buluştuğu Taşların Konuştuğu il” diye işte kelimenin tam anlamını bulduğu yerdeyiz. Her figür Sahabeyi veyahut Peygamber efendimizi SAV. Rabbimizin bizlere ihsanını, Cenneti veya Cehennemi Birliği, beraberliği, bir arada yaşamanın hazını Anlatmaktadır.

Ulu Cami ile ilgili ayrıntılı bilgi istenirse internetten ayrıntılarına bakılabilir. Ulu caminin mimarı bir ermeni Ulu camiyi inşa ettikten sonra Müslüman oluyor.

Burada da çok güzel bir sunum oldu. Sakalı Şerifi ziyaret ettik. Dualarımızı yaptık. Ve daha sonra;

Resulullah Edfendimiz Sav. in Mübarek Ayak izlerinin bulunduğu medreseye yani Hatun-iye (Sıtti Radviye) Medresesine doğru yola çıktık. Daracık ama bakımlı ve tarih kokan sokaklar insana bir muhabbet veriyor. O baharat kokuları, insanların çeşitliliği gözden kaçmıyor. Hatta bir ara gözüm genç bir Japon bayan turiste takıldı elinde iki adet büyük bavul o daracık sokaklarda dolaşıyor. Mardin her dönem bu mozaik yapısı ile her kesimden insanın dikkatini çekmiştir. Bu da onlardan biridir dedim kendi kendime kim bilir neyi merak etmiş de gelmiş.

Nihayetinde; Hatunu niye medresesine gittik. Medresenin içinde türbe bulunmakta. Türbe de iki yatır var birisi. Kudbettin İl gazi diğeri de muhterem Anneleri Sıttı Radviye annemiz yatmakta.

Sıttı Radviye annemiz tam bir Peygamber aşığı bir insan. Hayatında her yaptığı hayrı hasenatı Peygamberimiz için yapmış. Onu anlatmış onu yaşamış bir insan.

Ömrünün son günlerinde oğlu kudbetti İlgazi’ye şöyle vasiyet ediyor.

Oğlum ben Peygamberimizi çok seviyorum öldüğümde beni onun ayaklarının dibine göm diye vasiyet eder.

Bu ağır vasiyetin altında ezilen kudbettin İlgazi annesine bir şey diyemez. Çaresiz bir şekilde işi zamana bırakır.

Zaman sonra Kudus’e haçlı seferleri düzenlenmektir.

Kudbettin İlgazi de Selahattin Eyyubi’nin yanında savaşa katılır ve çok başarılar elde ederek düşmanı geri püskürtmeyi başarır.

Artık nam-ı şan-ı tüm dünyaya kudretli hükümdar olarak geçmektedir. Bu başarılarından dolayı Selahattin Eyyubi Hz.leri kendisine Peygamber Efendimiz SAV in ayak izini ve mübarek Sakalı Şerifini hediye olarak gönderir. O da Sakalı Şerifi Ulu camiye, Peygamberimizin ayak izini Annesi için yaptırmış olduğu Hatun-iye camisine getirir ve annesinin başının ucuna ayak izini yerleştirir. Böylece Annesinin vasiyeti yerine gelmiş olur.

Bizlerde bu annemizin kabrinin başında Yasin ve tesbihatlar okuduk.

Sıra Mübarek ayak izini ziyarete geldi. Tabii Ayak izi kapalı bir sandukanın içinde bulunuyor dışardan kilidi var. Camdan bakıp selamlayıp geçecektik ki, tam o sırada içeriye bir genç geldi ve Rehberimiz Mehmet beye bir şey söyleyerek eline bir anahtar verdi.

Mehmet Bey şöyle dedi.

Buraya uzun zamandan beri gruplar getiririm. Hiçbir zaman bu sanduka açılmadı. Ama şimdi ne hikmetse imam bize sandukanın anahtarını gönderdi. Bu da Hacı babamızın Kerameti olsa gerek dedi.

Sanduka açıldı ziyaretimizi yaptık. Manevi havası çok muhabbeti bol bir ziyaret oldu. Selatü selamlarla, tekbirlerle ziyaretimizi yaptık. Bu anı unutmam mümkün değil.

Peygamberimizin ayak izini öptük kokladık yani buraları yazmaya kelimeler yetmiyor.

Maneviyatın zirve yaptığı anları yaşadık. Gözyaşları sel oldu. 

Gözyaşları sel oldu. Daha sonra Mardin merkez’de bir camide akşam namazlarını kıldıktan sonra bir restoratta Mardine özgü yemeklerden tattık. Ve Şanlıurfa’ya hareket ettik.

Şanlıurfa’yı seyahatname 2 den takip edebilirsiniz.

Cemal Yıldız

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

Free WordPress Themes - Download High-quality Templates