DEĞERLERİMİZ
DEĞERLERİMİZ.
Hacı Mustafa Sacit Akçay
1953 Yılında Trabzon’un Yeşilova köyünde dünyaya geldi.
Askerlik çağına kadar, o zamanlar, inşaat ve hafriyat sektöründe önde gelen bir firmada muavin şoför olarak çalıştı.
Askerlik sonrasında,
Toprak Mahsulleri Ofisinde (TMO) şoför olarak işe başladı. İŞ yerindeki azimli çalışması sonucunda baş şoförlük görevi tevdi edildi.
Trabzon’da Erdoğdu Mahallesinde sevilen ve sayılan bir insan olarak gönüllere girmeyi başarmıştır.
Mustafa Sacit Akçay’ın Tasavvufla tanışması bir tesadüf değil tamamı ile bir araştırma sonucu olmuştur. Babası Rahmeti Hüseyin amca Mustafa Hayri Baba Hz.lerinde dersli idi.
O zamanlar 1976-77-78 li yıllarda “Faroz” daki dergâha gider gelirler sohbetlerini orada yaparlardı.
Mustafa abi buradan merak salarak Tasavvufu incelemeye başlamış. Araştırdıkça ilgisini çekmiş. Ve sonunda Tasavvufa girmeye karar vermiş.
Fakat Hayri Baba Hz.leri henüz yeni ahirete irtihal etmişti.
Mustafa abi o zamanlar Trabzon da Tasavvufta söz sahibi olan Haydar Baş Bey’le irtibata geçmiş ve Tarikat Ders ’ini almıştır. Artık o da Tasavvuf ehli bir insan olmuştu.
Tasavvufa girdikten sonra kendisindeki değişikliği ailesi ve etrafında olanlar fark etmeye başlamıştı.
Mahallesinde önder olarak biline Hacı abi artık mahallede, iş yerinde kendisine daha da değer verilmeye başlamış, ondan yaşta büyük olanlar bile ona akıl danışır olmuşlardı.
Tabii 1970-80li yıllar Türkiye için İslamiyet’in özgürlük alanlarının kısıtlı olduğu malum yıllar.
Bu yıllarda mücadele etmek kolay değil. Herkes taşın altına elini koyarak bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Bu dönemde Yeni oluşumlara ön ayak olan Haydar Baş Bey, Mustafa Abinin Memuriyetten istifa edip, kurmuş oldukları şirkette çalışmasını ister.
Mustafa abi hiç tereddütsüz, gider istifasını verir.” Bu yola bir memuriyet değil bin can feda olsun der”
Çok ulvi bir görev yapmanın huzuru içerisinde Baş Ticarette çalışmaya başlar.
O yıllar bendenizde yeni askerden gelmiştim. Birkaç yere iş başvurusu yaptım. Sonuç olarak, Baş Ticaretten olumlu cevap gelince görüşmeye gittim ve Muhasebede Muhasebe elamanı olarak çalışmaya başladım.
Mustafa abinin harcırahlarını ve fatura takibini ben yapıyordum. Kendisi ile İlk tanışmamız Faroz dergâhında oldu.
Sohbet ilerlemiş Zikrin tam ortasındayız bir güzel ses bir ilahi, dedim bu sesin sahibini tanımalıyım.
Zikrullah sonrası yanına gittim. Tanıştık. Sohbet bitti. Biz birbirimizden o kadar muhabbet aldık ki Bu sefer bir çay ocağına gittik orada saatlerce sohbet ettik. Çalışmış olduğumuz iş yerimiz bizim için bir iş yerinden daha da ileri, bir irşat merkezi İslam’ı sevdirme yaşatma ve yaşama üzerine inşa edilmişti bu arka planda görünen bir şeydi. Çalışanların ekseriyeti Davaya hizmet anlayışı içerisinde çalışıyorlardı. Ama İnsanoğlu işte her an imtihandadır. Bu anlayıştan uzaklaşıldığını gözlemlediğimizde;
Hacı Mustafa abi İş yerindeki anlayışın Tasavvuftan insanları İrşattan başka mezralara kaydığını görünce bu haksızlıklara dayanamaz. Baş Ticaretten istifa eder.
Tekrar eski işine geri dönmek için müracaat eder. Müracaatı kabul görür ve tekrar TMO da çalışmaya başlar.
Bu Arada ben de Baş Ticaretten ayrılmış PTT kurumuna memur olarak girdim. Aramızda bir kopukluk oldu. Ara, ara görüşüyorduk. 1989-1990 lı yıllarda bir akşam yine Ortahisarda,
Hacı Enver babamızın dükkânının önünde karşılaştık.
Sevinçle yanına gittim sohbet ettik. Bana dedi ki;
- Cemalim gel seni bu akşam iyi bir insanla tanıştırayım.
- Bende
- Olsun abi dedim. Ve o akşam Ali Neziroğlu amcanın evine gittik. İyi İnsan dediği, Hacı Enver Babamızdı. Hacı Baba ile tanışmamız ve ona bağlılığıma vesile olmuştur.
- Niyazi baba ahirete göçtükten sonra, Hacı Babadan dersini ilk tazeleyenlerdendi.
- Hacı Enver Babaya bağlılığı ile bilinirdi.
- Daha birçok insanın tasavvufa girmesine vesile olmuştur. Her sohbet akşamı yeni bir kardeşimizi Dergâha getirir ders almasına vesile olurdu. Çalışmış olduğu TMO da sanki ders almayan yok gibi idi.
- Çok Mütevazı, alçak gönüllü, daima karşısındakini kendinde üstün gören bir şahsiyete sahipti.
- Tasavvufa bağlı, Tasavvuf ilmini bilen, onu yorumlayabilen ve anlatabilen ender kişilerdendi. Onun anlattıklarının bir kısmı kitaplarda dahi yazmazdı. Tecrübe ile söylenmiş sözlerdi.
- Zikrullah esnasında “zikr”i ile beraber ihvanlar’a muhabbet verirdi.
- Hacı Babamızın gözdelerindendi.
- Bir yere, bir cemaate gitsek hemen sözü döndürüp tasavvufa getirir, oradakilerinde ders almasını isterdi.
- Hacı abimize ihvanlar ayrı bir saygı ve sevgi gösterir hürmette eksiklik yapmazlardı.
- Onun ilahileri ile cemaat coşardı.
- Çok güzel bir dostluğumuz oldu. Bunu tüm cemaat adına rahatlıkla söyleyebilirim.
- Kısa bir ömre çok şey sığdırdı.
- Hani derler ya bu dünyadan göçtükten sonra “Hoş bir seda ile anılmak var” işte tamda Mustafa abiye yakışır biz söz.
- Hani derler ya! Anlatılmaz yaşanır. Bir ömür yaşasaydım yine de az gelirdi can abim canım abim.
- Aramızdan ayrılışının (2015) dördüncü yılında Derviş Mustafa Sacit Akçay’ı Rahmetle anıyoruz. Ruhu için “El Fatiha”
- Ve can dostlar diyeceğim o ki; “DEĞERLERİMİZE” kıymet verelim. Kıymetlerini Hayatta iken bilelim.
- Allah’a emanet olun.
- 04.2019 Cemal Yıldız
BİZ DÜNYADAN GİDER OLDUK KALANLARA SELAM OLSUN
Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun,
Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun.
Ecel büke belimizi, söyletmeye dilimizi,
Hasta iken halimizi, soranlara selam olsun.
Tenim ortaya açıla, yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan veçhile, yuyanlara selam olsun.
Sala verile kastımıza, gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze, duranlara selam olsun.
Derviş Yunus söyle sözü, yaş dolmuştur iki gözü,
Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun.
Yorum gönder