Duyurular

KURBAN İBADETİ

Ebubekir Tanrıkulu
Diyanet İşleri Başkanlığı
Uzmanı
KURBAN İBADETİ

Elhamdulillâhi Rabbil âlemin Vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihi ecmeîn.
Aziz Kardeşlerim!
(Kevser suresi, 1-3) اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَۜ ﴿١﴾ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾ اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ ﴿٣
Kurban, kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabit olan bir ibadettir.
İmanlı gönülleri Allah’a yaklaştıran ve O’nun sayısız nimetlerine karşı bir şükür ifadesi olan ibadetlerden biri de kurban kesmektir.
Kurban; kelime olarak, yaklaşmak, yakın olmak demektir. Dini bir terim olarak ise; Allah’u-Zülcelale yaklaşmak ve O’nun rızasını kazanmak niyetiyle Kurban bayramı günlerinde (Eyyam-ı Nahr’da – Zilhicce ayının 10-11-12. günleri) kesilen hayvanın adıdır. Buna “Udhiye” denir.
Kurban kesmek bir ibadettir. Malla yapılan bir fedakârlıktır. Bu fedakârlığı yapan Müslüman, Allah’ın rızasına ve ahiret saadetine kavuşur. Günahlardan arınır, sevaba erer.
Her hayvan kurban olmaz. Dinimiz hangi hayvanların kurban edileceğini ve hangi özellikleri taşıması gerektiğini de belirtmiş, Peygamber Efendimiz (s.a.v) bunu aynen uygulamış, biz ümmetine örnek olmuştur.
Kurban edilecek hayvanlardan Koyun ve Keçi bir yaşını (veya besili gelişmiş 6 aylık), Sığır’ın 2 yaşını, Deve’nin de 5 yaşını doldurmuş olması, sağlıklı ve özürsüz olması gerekir.
Kurban kesmek, Zekât ve bayram namazları gibi hicretin ikinci yılında emredilmiştir.
Kurban ferdi bir ibadet olduğu gibi, içtimai bir özellikte taşır. Kesilen kurban etlerinden fakirlere verilmesi akraba, eş, dostlara ikram edilmesi, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşlik duygularının gelişmesine sebep olur.
Zenginlerle fakirler arasında kurulan sevgi ve kardeşlik köprüleri, sosyal düzenin güçlenmesini sağlar. Böylece toplum huzur bulur, ahenge kavuşur.
Bu bakımdan Müslümanlar, ister kadın ister erkek dinen zenginlik ölçüsüne sahip olanlar, Allah’ın ve Resulullah (s.a.v)’ın emirlerine uyarak Kurbanlarını kesmelidirler.
Birtakım inanç ve itikadı bozuk, düşünce yapısı hastalıklı, kendi şahsi görüşü veya batıl mezheplerin görüşünü söyleyip ehlisünnet inancına ters düşen kişilerin söz ve fiillerine göre değil, Kur’an-ı Mübin’in tercümanı Allah’u Zülcelal’in son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v)’ın uygulamasına göre Müslüman hareket edecektir. Müslüman mensubu olduğu ehlisünnet mezhebine göre ibadetini, Kurbanının kesecektir.
Kurbanın dinî dayanağı nedir?
Genel anlamda kurbanın bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet yer almaktadır.
Hz. İbrahim(a.s)in oğlu Hz. İsmail(a.s)’in yerine, Allah tarafından bir kurbanın verildiği açıkça bildirilmektedir. (Saffat Suresi,107)
Ayrıca aşağıdaki ayetler de genel anlamda kurban ibadeti ile ilgilidir: “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hac Suresi,34)
“… kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allâh’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”(Hac Suresi,28)
“Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin takvanız (O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadet) dir.” (HacSuresi,36-37)
Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin ibadet amaçlı birer uygulama olduğu açıktır. Bu amaçla kesilen hayvanların, et ve kanlarının Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlâs ve takva olduğunun vurgulanması kurban kesmenin ibadet olduğunun açık göstergesidir.
Yine Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَۜ ﴿١﴾ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾ اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ ﴿٣﴾ “(Habibim) şüphesiz biz sana Kevseri verdik. O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan (adı şanı ortadan kalkacak olan), şüphesiz sana kin besleyenlerdir.” (Kevser suresi, 1-4)
Bir hadisi şeriftede: “O, cennette bir nehirdir. Rabbim onu bana va’detti. Onda pek çok hayır var. Suyu baldan tatlı, sütten beyaz, kardan soğuk, kaymaktan yumuşaktır. İki kenarı zeberceddir. Bardakları gümüştendir. Ondan içen bir daha susamaz” (Beyzavi, Medarik-Kur’an-ı Hâkim ve Meali Kerim, H.Basri Çantay)
Müşriklerden Âs bin Vail Resulullah (s.a.v) ilk çocuğu Kasım’ın ölümünden dolayı Resulullaha (s.a.v) Ebter-Nesli kesilmiş demişti. Bu surenin sebebi Nuzulü budur. Asıl ebter, sana diyenin kendisi zürriyetsiz, şerefsiz ve namussuzdur. Sana gelince Habibim senin tertemiz neslin, şanu şerefin kıyamete kadar bakidir. Ahirette ise daha büyük şerefler tahsis edilecektir.
Hz. Enes (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste, Allah’ın Resulü (s.a.v) birgün mescidde Kevser suresini sonuna kadar okuduktan sonra şöyle buyurdular:
اَتَدْرُونَ مَا الْكَوْثَرُ؟ قُلْنَا: اَللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَعْلَمُ قَالَ: اِنَّهُ نَهْرُ وَعَدَنِيهِ رَبِّى عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْهِ كَثِيرٌ وَهُوَ حَوْضٌ تَرِدُ عَلَيْهِ اُمَّتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ اٰنِيَتَهُ عَدَدَ نُجُومُ السَّمَاءِ فَيَحْتَلِجُ الْعَبْدُ مِنْهُمْ فَاَقُولُ: رَبِّ اِنَّهُ اُمَّتِى فَيَقُولُ مَا تَدْرِى مَا اَحْدَثَ بَعْدَكَ.
“Biliyor musunuz, Kevser nedir?” Biz: “Allah ve Resulü bilir.” dedik. Buyurdular ki: “ O bir nehirdir. Rabbim onu bana vaat etmiştir. O nehir üzerinde pek çok hayırlar vardır. O bir havuzdur da. Kıyamet gününde ümmetim onun başında (su içmek üzere) toplanacaktır. Bu havuzdaki bardaklar gökteki yıldızlar kadar çoktur. Derken, içlerinden bir kul çıkarılıp atılacaktır. Ben müdahale edip: “Ey Rabbim, O benim ümmetimdendir.” diyeceğim. Ancak, Cenâb-ı Hak: “Bu, senden sonra ne bid’atler işledi, senin haberin yok” diyecek.”(Kütübü Sitte, Hadis Ansiklopedisi, c. 3, sh. 300)
Ayeti kerime ve hadisi şeriflere dayanarak çokluk ifade eden Kevser hakkında İslam müfessirleri çeşitli açıklamalar yapmışlardır.
1-Kevser, Resulullah (s.a.v)’a cennette verilen bir nehirdir. (Baldan tatlı, sütten beyaz, tertemiz)
2-Kevser, bir havuzdur. Havuzun mahşerde, nehrin cennette olduğu da söylenmiştir.
3-Kevser, Resulullaha (s.a.v) verilen mübüvvet şerefidir. Bütün hayırlar onun içindir.
4-Ümmetin ülemasıdır.
5-Kevser, Resulullaha (s.a.v) tabi olanların çokluğudur ki, Cennet halkının çoğunu Onun ümmeti teşkil edecektir.
6-Resulullahın (s.a.v) neslinin çokluğudur.
Bu surei celile, Mekke-i Mükerremede, Resulullah (s.a.v)’ın erkek evladının vefatı üzerine, müşriklerden bazılarının “o epterdir” yani “nesli kesiktir” diye alay etmeleri üzerine nazil olmuş, Ayette; “Asıl nesli kesik olan sana kin tutandır” buyurulmuştur. (Kütübü Sitte, c. 3, sh. 301-302)
Surei Celilenin ikinci ayetinde:
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾ “O halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” Buyurulmaktadır. Meşhur görüşe göre, buradaki “Namaz”dan maksat, bayram namazı, “Kesmek”ten maksak ise, Kurban bayramı günlerinde kesilen kurbandır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v):
مَنْ وَجَدَ سَعَةً وَلَمْ يُضِحَّ فَلَا يَقْرَبَنَّ مُصَلَّانا. “Kim ki, kurban kesmeye gücü yeter de kesmezse, bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.” (İbn Mace, Kitabul Edahi, 2; Tecrid Terc. c. 12, sh. 33)
ضَحَّى النَّبِىُّ بِكَبْشَتَيْنِ اَمْلَحَيْنِ اَقْرَنَيْنِ ذَبَحَهُمَا بِيَدِهِ وَسَمَّى وَكَبَّرَ. “Peygamber (s.a.v) iki beyaz ve boynuzlu koç kurban etti. Onları kendi eliyle kesti, besmele çekti ve tekbir getirdi.” (Müslim ve Şerhi, c. 9. sh. 218, No: 17)
“Ey insanlar, hersene ev halkına kurban kesmek vaciptir.” (İbn Mace, Edahi, 2; Tirmizi, edahi, 18)
Hz. Aişe (r.anha)’nın rivayet ettiği hadis’te: “Âdemoğlu Kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş ile Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan kıyamet günü boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Yüce Allah katında, yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz.”(İ.Malik, Muvatta, Kur’an, 24; Tirmizi, Edahi, 7; İbn Mace, Edahi, 3))
Bu günkü şekliyle dinimizdeki kurban ibadeti, Hz. İbrahim (a.s.) ile başlar.Hz. İbrahim bir oğlu olduğu takdirde onu Allah’a kurban etmeyi adamıştı. Zaman geçip oğlu dünyaya gelince, kendisine bu ahdi rüyasında hatırlatılmış, İbrahim (a.s.) rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde yorumlamış ve büyük bir imtihan karşısında olduğunu anlamıştı. Hz İbrahim(a.s) hiç tereddüt göstermeden bu konuyu oğlu Hz. İsmail(a.s)’e açmış, baba oğul büyük bir teslimiyetle ilâhî emri yerine getirmeye yöneldikleri sırada, yüce Allah(c.c), onların bu bağlılıklarına karşılık Hz. İsmail(a.s)’in yerine bir koçun kurban edileceğini Cebrail(a.s) vasıtasıyla kendisine bildirmişti. Bu tarihî olay Kur’ân’ı-Kerimde şöyle haber verilmektedir:
رَبِّ هَبْ لى مِنَ الصَّالِحينَ فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَليمٍ فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْىَ قَالَ يَا بُنَىَّ اِنّى اَرى فِى الْمَنَامِ ْ اَنّى اَذْبَحُكَ فَانْظُر مَاذَا تَرى قَالَ يَا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنى اِنْ شَاءَ اللّهُ مِنَ الصَّابِرينَ فَلَمَّا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبينِوَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَا اِبْرهيمُقَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَا اِنَّا كَذلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنينَ اِنَّ هذَا لَهُوَ الْبَلؤُا الْمُبينُ وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظيمٍ وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى الْاخِرينَ سَلَامٌ عَلى اِبْرهيم كَذلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنينَ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنينَ
“(İbrahim), ‘Ey Rabbim! Bana iyilerden (bir oğul) ihsan et’, dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince; ‘Ey oğlum!, Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?’ dedi. (İsmail), ‘Babacığım! Sana ne emrolunuyorsa onu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) teslim olup. İbrahim de onu yüz üstü yere yatırınca, ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız” “Şüphesiz bu apaçık imtihandır.” (İsmail’e karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisinden sonra gelenler arasında ona güzel bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim’e, ‘İşte biz iyi insanları böyle ödüllendiririz. Çünkü o mü’min kullarımızdandır.” (Saffat, Suresi,100-111).
Kurban kesmenin amacı nedir?
Kurban ibadetinin asıl amacı Allah’u Zülcelal’in rızasını kazanmak ve O’na yakınlaşmayı arzu etmektir. Kurban kesen, bu ibadetiyle Allah’a yaklaşmış ve O’nun hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır. Görüldüğü gibi bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban; -fıkhi hükmü ne olursa olsun- Müslüman toplumların simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri dini hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun sembolik bir ifadesidir.
İslam Dini; ferdi, ruhi-derûni hikmetlere ve insanî erdemlere ulaştırmayı öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve uygulamalar da getirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekât, hac ve kurban gibi sosyal boyutlu malî ibadetlerde, daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler başlangıçtan bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiç bir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir.
Kurban ne zaman kesilir?
Kurban, kurban bayramının ilk üç gününde kesilir. Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise sabah namazı vakti girdikten sonra başlar. Bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar devam eder. Bu süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Şafii mezhebine göre ise kurban bayramın dördüncü günü de kesilebilir.
KURBAN KESMENİN FAZİLETİ
Resulullah (s.a.v) buyurdular ki:
مَا عَمِلَ اٰدَمِىٌّ مِنْ عَمَلِ يَوْمِ النَّحْرِ اَحَبَّ اِلَى اللّٰهِ مِنْ اِهْرَاقِ الدَّمِ اِنَّهَا لَتَأْتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِقُرُونِهَا وَاَشْعَارِهَا وَاَظْلَافِهَا وَاِنَّ الدَّمَ لَيَقَعُ مِنَ اللّٰهِ بِمَكَانٍ قَبْلَ اَنْ يَقَعَ مِنَ الْاَرْضِ فَطِيبُوا بِهَا نَفْسًا.
“Âdemoğulları Allah nezdinde, kurban gününde kurban kesmekten daha sevgili bir iş işlememiştir. O kurban kıyamet gününde boynuzları, postu ve tırnakları ile gelir. Kurban kanının Allah nezdinde büyük değeri vardır. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. (Öyle ise) gönüllerini kurban ile hoş edin (kurbanı temiz ve halis bir kalple Allah’a takdim edin).” (Tirmizi, Et Tac, c. 3, sh. 111)
Görülüyor ki, Cenab-ı Hak kurban kesmeyi emretmiş ve Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu emre uyarak bizzat kurban kesmiş ve bizim de kesmemizi istemiştir. Hadisi şerifteki: “Mescidimize yaklaşmasın” Kurban ibadetinin yerine getirilmesi hususunda fevkalade dikkat çekicidir.
Kurbanın emredilmiş olduğu hususunda İcma teşekkül etmiştir. Öyleyse, şartlarını taşıyan her Müslüman, Cenab-ı Hakk’ın kendisine verdiği sayısız nimetlere şükür olarak ve yalnız Allah rızası için kurban kesecektir.
Asırlar boyu Müslümanlar, Arefe gününden başlayarak, Bayram günlerinde tekbirler getirerek, kurban keserek, yoksullara iyilik yaparak, ana-baba, akraba, eş, dost ve kabir ziyaretlerinde bulunarak yüce Mevla’ya yakınlaşmanın ve rızasına ermenin yollarını aramaktadırlar.
Bayramlar, Dini şuur, millî birlik ve beraberliğin güçlenmesine, manevi değerlerin güçlenmesine, birlik, kardeşlik, sevgi, saygı duygularının kuvvetlenmesine, yardımlaşma ve dayanışmanın tesisine katkılar sağlarken, dargınlık, düşmanlık, çekişme tefrika ve ihtilafların giderilmesine, toplum bünyesinde açılan yaraların sarılmasına, akraba, komşu ve büyüklerin ziyaret edilmesine, fakir, yetim ve kimsesizlerin gözetilmesine, çocukların sevindirilip manevi havayı teneffüs etmelerine vesile olan müstesna günlerdir.
Kur’an-ı Mübinde, Hac suresi 37. ayette:
لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَآؤُهَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٣٧﴾
“Onların (kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Lakin sizin takvanız Allah’a ulaşır. İşte kurbanlıkları bu şekilde sizin emrinize boyun eğdirdi ki, size doğru yolu gösterdiği için, Allah’ı tekbir getirerek yüceltiniz. Ey Resulüm, ihlasla güzel iş yapanlara (cenneti) müjdele.”
Yüce Mevla’yı hoşnut kılabilmek için girişilen her ibadetin, samimiyet ve içtenlikle yapılması, gösteriş ve riyadan uzak tutulması büyük önem taşır.
Kurban ibadeti, Müslüman toplumların belirli simge ve şiarı sayıla gelen ibadetlerden biri olarak dini sosyal hayatımızda her zaman önemli bir yer alır.
Kurban, çocukluğumuzda ayrı, gençliğimizde ayrı, olgunluğumuzda ayrı anlamlar ifade eder.
Bir hayvanın kesilmesinin ötesinde, Allah’u Zülcelal’e kurban sunmanın büyük bir manevi hazzı duyulmaktadır.
İslam anlayışına göre, ibadet bağlamında icra edilen her eylemin bir şekli, bir de amacı vardır.
Müminler, kurban kesmekle Allah’u Zülcelal’in kendisine lütfedip bahşettiği sayısız nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmeye, güç yetirmenin ruh huzurunu yaşamakta fıtraten insan nefsinde bulunan aşırı mal ve dünyalık sevgisini frenlemekte, bencillik ve cimrilik duygusunu yenmektedir.
KURBAN’IN HÜKMÜ
Kurban Kesmek Vaciptir. İmam-ı Azam hazretlerinin ve Hanefi mezhebinin görüşü ve uygulaması budur.
Hanefi Mezhebi, Kevser suresindeki “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” emrini amel bakımından “vucub” ifade eder demişlerdir.
Bu sebeple, bayram namazı kılmak ve kurban kesmek şartlarını taşıyan müminler için vacib kabul edilmiştir.
Ayrıca, hadisi şerifte ki “Namazgâhımıza yaklaşmayın” ifadesinde de bir tehdit vardır. Böyle bir ifade, ancak vacip olan bir ibadetin terki için kullanılır denilmiştir. Öyleyse Kurban kesmek vaciptir. Diğer mezheplere göre ise müekked sünnettir.
KURBANI KİMLER KESER
1-Müslüman olanlar.
2-Hür olanlar.
3-Zengin olanlar: Nisab miktarı mala sahip olan (80 gr. Altın) 560 gr gümüş veya karşılığı paraya, kişinin temel ihtiyacından oturacağı ev, eşya, binek, üç kat elbisesi, kendisinin ve ailesinin bir yıllık nafakası ve borcundan başka mala sahip olan kimseler kurban nisabına malik demektir.
Zekât nisabı ile kurban nisabı aynıdır. Ancak, Kurban için malın üreyici ve üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Daha önce fakir olan kimse, kurban günlerinde zengin olursa Kurban vacip olur.
Mukim olanlar
4-Akil ve buluğ çağına erenler.
KURBANIN RÜKNÜ
Kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini kesmektir. Hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini fakirlere vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz.
KURBANIN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI
Kurbanın sahih olması için:
1-Kurban niyetiyle kesilmiş olması lazımdır. Niyet şarttır. Bilhassa ortak kesilen kurbanlarda, bütün ortakların Kurban niyetini taşımaları gerekir. İçlerinden biri veya birkaçı et yemek niyetiyle keserlerse hiçbirinin kurbanı sahih olmaz.
2-Kurban edilecek hayvanlarda (sığır, manda, deve, koyun, keçi)’de Kurban olmasına mani kusurların bulunmaması lazımdır.
3-Kurban Vaktinde kesilmiş olması şarttır. Kurban kesmenin vakti, bayramın ilk üç günüdür. (Eyyam-ı Nahr). Arefe günü ve bayramın ilk üç gününden sonra kesilen hayvan kurban sayılmaz.
İmam Şafi’ye göre, bayramın dörd günüdür.
Resulullah (s.a.v)Efendimiz:
اِنَّ اَوَّلَ مَا نَبْدَأُ بِهِ فِى يَوْمِنَا هٰذَا نُصَلِّى ثُمَّ تَرْجِعُ فَنَنْحَرُ فَمَنْ فَعَلَ ذٰلِكَ فَقَدْ اَصَابَ سُنَّتَنَا وَمَنْ ذَبَحَ فَاِنَّمَا هُوَ لَحْمٌ فَدَمَّهُ لِاَهْلِهِ لَيْسَ مِنَ النُّسُكِ شَىْءٍ. “Şüphesiz ki, şu günümüzde kendisinden ilk başlayacağımız iş, evvela namaz kılar, sonra döner de kurban keseriz. Bunu kim yaparsa bizim sünnetimize isabet etmiştir. Kim, evvela kurbanı keserse, o da ailesine takdim ettiği bir ettir. Kurbandan bir şey değildir.”buyurdu. (Müslim ve Şerhi, c. 9, sh. 210)
KURBAN KESİLECEK HAYVANLAR VE ARANAN ŞARTLAR
Kurban, koyun, keçi, Manda, sığır, deveden kesilir. Bunların erkeği de dişisi de kurban edilir. Koyunun erkeğini kurban etmek daha faziletlidir.
Bunların dışındaki hayvanlardan kurban olmaz (Tavuk, horoz, kaz, deve kuşu, hindi, ördek, vs.)
Kurban edilecek deve’nin 5, sığır ve manda’nın 2, koyun ve keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları, ancak koyunun 6 aylığının bir yaşındaki gibi ise kurban edilir. Koyun ve keçi ancak birer kişi için kurban edilir. Sığır, manda, deve 7 kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. (Ebû Dâvûd, “Dahâyâ”, 7-8). Ortak olarak kurban edilebilen hayvanlar tek veya çift hisse olarak kesilebilirler. Ortaklardan her birinin niyeti kurban ibadeti olmalıdır.
KURBANLIK HAYVANLARDA KUSUR OLMAMALIDIR
1-Bir veya iki gözü kor olan,
2-Dişlerinin çoğu dökülmüş olan,
3-Doğuştan kulağı ve kuyruğu olmayan,
4-Boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık olan,
5-Kulak, kuyruk veya tenasül uzvunun yarısından fazlası kesik olan,
6-Memesinin ucu kesilmiş, koyun ve keçide birer, sığırda iki memesi kurumuş olan,
7-Dilinin çoğu ve burnu kesilmiş olan,
8-Kemiklerinin içindeki ilik kalmayacak kadar zayıflamış, kesim yerine gidemeyecek kadar sakat ve ölüm derecesinde hasta olan hayvanlar kurban edilmez.
Zengin bir kimse satın aldığı kurban özürlü çıkarsa, yenisini alması gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban özürlü çıksa, onu kesebilir.
Satın alınan kurbanın ölmesi halinde de durum aynıdır. Zengin yeni bir Kurban alır keser. Fakir almaz.
Kurban için alınan hayvan kaybolsa ve yerine başka bir kurbanlık alınsa, kurban günlerinde bulunsa, bu durumda zengin dilediğini kurban eder. Fakir ise her ikisini de keser. Çünkü bunlar onun için adak niteliğindedir.
Kurban ne zaman kesilir?
Kurban (udhiye), eyyâm‐ı nahr (Kurban kesme günleri) denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri kesilir.
O halde, Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise ikinci fecrin doğumundan sonra başlar; Zilhiccenin on ikinci günü güneş batıncaya kadar devam eder. Bu geçen süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Kurban Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Kurbanı gece kesmek mekruhtur.Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir.
KURBAN NASIL KESİLİR?
Kurban kesmeye :“Yâ Rabbi! Bu Kurbanı Senin rızanı kazanmak için kesiyorum, kabul eyle.” diyerek niyet edilir. Kurban kesilirken üç defa “Bismillahi Allahü ekber” denilir ve şu ayetler okunur:
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ
“Kul inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi Rabbi’l-Âlemîn lâ şerîke leh. Ve bi zalike umirtü ve ene evvelü’l müslimîn.” (En’am Suresi, 162-163)
اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَآ اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ
(En’am Suresi,79):” İnnî veccehtü vechiye lillezî fatare’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen ve mâ ene min’el-müşrikîn.” duâlarını okuduktan sonra; “Allah’u Ekber, Allah’u Ekber, lâ ilâhe illallâhu vallahu Ekber, Allah’u Ekber ve lillâhi’l-hamd, Bismillâhi Allah’u ekber.” deyip hemen kesilir.
Kurbanın şu dört şeyi kesilir:
1-Nefes borusu,
2- Yemek borusu,
3 – İki şah damarı
Bu dördünü de kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur.
Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.Deve ayakta kesilir.
Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücum ederse yahut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allah’u Ekber” diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.
İster kurban niyetiyle olsun ister başka bir amaçla olsun hayvan kesilirken besmele çekilmesi gerekir. Hayvanın kesimi esnasında besmele kasten terk edilirse o hayvanın eti yenilmez. Ancak kasıtsız ve unutularak besmele çekilmezse bu hayvanın eti yenilir.
Kurban keserken abdestli olmak şart mıdır?
Kurban kesen kişinin abdestli olması şart olmamakla birlikte, kurban bir ibadet olduğu için kesenin abdestli olması daha faziletlidir.
Kurban keserken şunlara dikkat etmek gerekir.
1-Kurbanı mümkünse sahibi keser. Yoksa vekâleten kestirir.
2-Kurban keskin bir bıçakla veya kesmeye elverişli bir aletle kesilmelidir.
3-Kurbana kesimden önce yem-su verilmeli, eziyet edilmemelidir.
4-Kurban sığır ve davar cinsinden ise yere yatırılır ve Kıbleye çevrilir. Sağ arka ayağı serbest bırakılarak üçayağı bağlanır. Deve, ön ayakları diz çöktürülmüş vaziyette gerdanından bağlanır.
Kurban inciltilmeden kesileceği yere götürülür.
Kur’an-ı Kerim’deki ve hadisi şeriflerdeki dua okunarak Tekbir getirilir sonra da “Bismillahi Allah’u ekber” diyerek kesilir. Yemek borusu, nefes borusu, şah damarı kesilir.
Hz. Cabir (r.a.) rivayet ettiği hadisi şerifte Resulullah (s.a.v):
ذَبَحَ النَّبِىُّ (صلم): يَوْمَ الذَّبْحِ كَبْشَيْنِ اَقْرَنَيْنِ اَمْلَحَيْنِ مُؤْجَأْيزِ فَلَمَّا وَجَّهَهُمَا قَالَ اِنِّى وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذِى فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ – عَلَى مِلَّةِ اِبْرٰهٰيمَ – حَنِيفًا وَمَا اَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ اِنَّ الصَّلَاتِى وَنُسُكِى وَمَحْيَاىَ وَمَمَاتِى لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمينَ لَا شَرِيكَ لَهُ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا مِنَ الْمُسْلِمثينَ اَللّٰهُمَّ مِنْكَ وَلَكَ عَنْ مُحَمَّدٍ وَاُمَّتِهِ بِسْمِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ ثُمَّ ذَبَحَ.
“Nebi (s.a.v) Kurban kesme gününde boynuzlu, semiz ve burulmuş iki koç kesti. Onları kesmeye yöneldiği zaman: “Yer ve gökleri yaratan Allah’a –İbrahim (a.s.) milleti üzerine- en temizdine (Hanif, dinine) sahip olduğum halde dönüp yöneldim. Ben Allah’a şirk koşanlardan değilim. Şüphesiz, benim namazım, kurbanım ve diğer ibadetlerim, diriliğim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bu suretle yapmakla emrolundum. Ve ben Müslümanlardanım.” Ya Rabbi, bu kurban sendendir. Senin içindir. Muhammedin ve ümmetinin adına “Bismillahi Allah’u Ekber” dedi ve kurbanları kesti.”
Kurban sahibi, kurban kesildikten sonra Allah rızası için 2 rekat namaz kılar.Kurban doğuracak olursa, yavrusu da kesilir. Çünkü o, annesine tabidir.
Vekâletle kurban kestirilebilir mi?
Kurbanı, kişinin kendisi kesebileceği gibi, vekâlet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekalet caizdir. Vekalet yoluyla kurban kestiren kişi kendi bulunduğu yerde birisine vekalet verebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekalet verebilir. Vekâlet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile verilebilir.
Kurbanın Edebleri .
Her ibadetin usulü, edebi vardır. Kurbanın nasıl kesileceğiyle ilgili adap ve sünnet de Peygamberimiz tarafından öğretilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)buyuruyor ki: “Allah, her şeyde iyiliği emretmiştir. Öyleyse öldürdüğünüz zaman öldürmeyi ihsan üzere, (iyi ve güzel) yapın… Kesecek olursanız kesmeyi güzel yapın. Bıçağın ağzını bileyin. Hayvana (zahmet vermeyin) rahat ettirin.” (Müslim, Sayd 57; Tirmizî, Diyât 14)
Kişi kurban kesmeyi bilmiyorsa işinin ehli bir kimseye yaptırmalıdır. Kesim hazırlıkları hayvana göstermeden yapılmalı, kesim işlemi de süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Peygamberimiz bıçağını hayvanı yatırdıktan sonra bileyen kişiye: “Onu iki kere mi öldürmek istiyorsun, yatırmadan önce bıçağını bileseydin ya” buyurarak ikaz etmiştir. Hatta hayvanın kesim yerine getirilişinde bile ona eziyet çektirilmemelidir. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem koyunu kulağından çekerek kesmeye götüren bir kimseyi, “Hayvanın kulağını bırak, boynunun kenarından tut” buyurarak ikaz etmiştir. (İbn Mâce, Zebâih, 3)
Kurban ibadetini, ibadet ruhuna aykırı bir şekilde yapmaktan kaçınmak gerekir. İbadette asıl maksat Allah’ın rızasını kazanmak olduğuna göre her yönden Allah’ın rızasına uygun hareket etmelidir.
Mesela kurbanı satın alırken, kestirirken her hak sahibinin hakkına dikkat etmeli, pazarlık sonunda gönül hoşluğuyla ayrılmaya dikkat etmelidir. Eğer kurban ortaklarla birlikte kesilecekse onlara karşı keremli ve güzel huylu davranmalıdır. Zahmetli işlerde yardımlaşmalı hatta fedakârlık göstermelidir. Paylaşılırken hakka riayet etmeli, kalplerde kuşku kalmamalıdır. Kurban kesimi bitince geride tiksinti uyandıran kötü bir manzara bırakmamalıdır.
Kurban bayramları, etrafımızdaki fakirlerden, gariplerden, mültecilerden haberdar olmaya vesile olmalıdır. Bu bayram vesilesiyle kurban eti ikram ettiğimiz komşularımızla her zaman ilgilenmeye çalışmalıyız. Peygamber (s.a.v) Efendimizin ashabına öğrettiği İslam ahlakının gereği budur.Kurban ibadetinin birçok hikmeti vardır. Eğer Müslüman’a yakışır surette ifa edilirse güzellikleri ortaya çıkacak ve İslam’ı en güzel bir şekilde temsil etmemize vesile olacaktır, inşaallah.
Kurbanı yatırmadan önce hazırlığı tam yapmak.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz ayağını koyunun yüzüne koymuş, koyun kendisine gözünün ucuyla bakarken, onu kesmek üzere bıçağını bileyen birine uğradı ve: “Bundan önce bıçağını bileyemez miydin, yoksa koyunu iki defa mı öldürmek istiyorsun buyurdu.”(Taberanî)
Kurbanı kıbleye doğru yatırıp kesmek.
“Kurban kesiniz; kurbanınızı da süsleyiniz. Bir kimse kurbanını tuttuktan sonra, kıbleye doğru yatırır ise onun kanı ve tüyleri, kendisi için ta kıyamete kadar bir kale olur. Kurban kesilip de, kanı yere damladığı zaman, onu kesen Yüce Allah’ın korumasına girer. Az veriniz; çok ecir alınız.” (Gunyet’üt Talibin)
Kurban keserken besmele çekip tekbir getirmek.
Ebû Musa’dan (r.a): “O (Peygamber Efendimiz(s.a.v)), kızlarına kurbanlarını bizzat kendi elleri ile kesmelerini, ayaklarını kurbanın böğrüne koymalarını ve besmele çekip tekbir getirmelerini emretti.” (Rezîn)
Enes (r.a) anlatmıştır: Resulullah (s.a.v) aklı karalı alaca ve boynuzlu iki koç kurban etti. Hazret-i Peygamber’i (s.a.v) onları kendi eliyle kurban ederken gördüm. Ayağını yanlarına basıp;
“Bismillahi Allah’u Ekber.”(Allah’ın adıyla. Allah en büyüktür) dediğini de gördüm.(Sünen-i Ebu Davud)
Kurbanı keserken acele etmek. Kurbana eziyet etmemek.
Peygamber(s.a.v)Efendimiz bıçağı keskinleştirmeyi ve hayvandan gizlemeyi emredip:
“Sizden biri hayvan kestiğinde çabuk kessin” buyurdu. (İbn-i Mace)
Kurbanlık hayvana yumuşak, nazik, kibar, sevecen, şefkatli, merhametli ve incitmemeye azamî özen gösteren bir duyarlılıkla yaklaşılmalıdır. “Şüphesiz ki Allah her şeye karşı iyiliği yazmıştır (emretmiştir). Bu nedenle öldürürseniz iyi şekilde öldürün ve hayvan kestiğinizde kesimi iyi yapınız. Sizden hayvan kesecek kimse bıçağını iyice keskinleştirsin ve keseceği hayvana eziyet vermesin.” (Müslim)
“Kurbanlarınıza iyi davranınız; zira onlar kıyamet günü sizin binekleriniz olacaktır.” (Gunyet’üt Talibin)
İbn Sirin anlatıyor: Ömer (r.a) kesmek için koyunu ayaklarından çekip sürükleyen bir adam görünce ona: “Yazıklar olsun sana! Koyunu ölüme güzel götür.” dedi. (Nesâi, Hâkim)
Kurban kesilirken başında hazır bulunmak.
“Ey Fatıma! Kurbanlığının başında durup hazır ol. Çünkü onun kanının ilk damlasıyla geçmiş günahların bağışlanır.” Hz. Fatıma:“Ya Resulallah! Bu biz ehl-i beyte mi hastır yoksa hem bize hem de diğer müslümanlara mı? Dedi. Resulullah (s.a.v):“Bilakis hem bize ve hem de diğer müslümanlara” buyurdu. (Bezzar Ebu’ş Şeyh İbn Hıbban)
Kurbanı namazdan önce kesmemek.
Uveymir İbnu Eşkar’ın (r.a) anlattığına göre; kurbanını bayram namazından önce kesmiş, sonra da durumu Resulullah’a (s.a.v) açmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de kendisine: “Kurbanını iade et (yeniden kes, o kurban yerine geçmez)” cevabında bulunmuştur.” (Kütüb-i Sitte)
“ Namazdan önce kurban kesmiş olan (bilsin ki kestiği kurban değildir, ailesine et takdim etmiştir), yeniden kessin!” (Buhari, Müslim)
Kadın kurban kesebilir mi?
Kadın kurban kesebilir mi? Kadının kestiği hayvan helal olur mu? Müslümanların ve kitap ehli olan Yahudi ve Hıristiyanların, kadın dahi olsalar, Besmele ile (Allah’ın adını anarak) boğazlayacak oldukları hayvanların, eti yenen hayvanlar olmak şartıyla etleri yenir. Besmele tam kesim anında olacaktır, bu şarttır. Kesim anında bir şey yemek suretiyle veya başkası ile konuşmakla önceki besmeleye ara verilerek meclis değişirse, bu yeterli olmaz. Yeniden Besmele getirmek gerekir.
Müslüman veya kitap ehlinden olan ve Bismillah demeye gücü yeten bir çocuğun veya delinin, dilsizin, sünnetsizin ve sarhoşun Besmeleyle kesecekleri bu tür hayvanların etleri de yenebilir. (Ömer Nasuhi Bilmen-Büyük İslamİlmihali)
Mezheplerin buna ilişkin detaylı görüşleri de:
Malikiler dediler ki: Kurbanda kesme işini Müslüman’ın yapması şarttır. Kestikten sonra yüzüp, parçalama ve benzeri işleri yapan kimsenin Müslüman olması ise, şart değildir. Şunu söylemekte de fayda vardır ki; kesmeleri helâl olmayan kimseleri altı maddede toparlamak mümkündür:
1- Mümeyyiz olmayan çocuk
2- Mümeyyiz olmayan sarhoş
3- Deli
4- Ateşperest
5- Mürted
6- Zındık
Kesmeleri mekruh olmakla birlikte helâl olanları da altı maddede toparlamak mümkündür:
1- Mümeyyiz çocuk
2- Erselik
3- Kadın
4- Buruk
5- Sünnetsiz
6- Fasık
Kesmelerinin kerahetle veya kerâhetsiz olarak helâl olduğu hususunda ihtilâf vuku bulmuş olan kimseleri de altı maddede toparlamamız mümkündür:
1- Namazı terk eden
2- Hata ve isabet eden sarhoş
3- Kâfir olup olmadığı hususunda ihtilâf olan bidatçi’
4- Arap Nasranisi (Hıristiyan Arap)
5- Kesmesi için kendisine izin veren Müslüman için kesen Nasranî ,
6- A’cemi, yani buluğdan önce İslâm’a icabet eden kimse .
Mümeyyiz çocukla kadının kesmesi meşhur görüşe göre kerahetsiz olarak caiz olur. Zahir kavle göre kesmesi mekruh olan kimsenin avlanması da, yani avladığıhayvanın etinin yenilmesi de mekruhtur.
Hanefîler dediler ki: Yahudi olsun Hıristiyan olsun, Kitap Ehlî kimselerin kestikleri hayvanların helâl olması için; keserken haç, İsa ve Uzeyr gibi Allah’tan başka varlıkların adlarını anmaması gerekir. Kesimde bir Müslüman hazır bulunur da onun yalnızca Mesih adını veya Allah’ın adıyla beraber Mesih adını andığını işitirse, o eti yemesi haram olur. Ama hiç bir şey işitmezse, hakkında hüsnü zanda bulunarak kitâbînin gizlice Allah adınıandığını takdir edip yemesi helâl olur. Kesim yerinde hazır bulunmaz ve bir şey söylediğini işitmezse; kesen kişi ister “Allah, üçün üçüncüsüdür” desin; ister Hz. Uzeyr’in Allah’ın oğlu olduğuna inansın, ister inanmasın etini yemesi hak görüşe göre helâl olur. Ama zaruret olmadığı takdirde yememesi daha uygundur. Hıristiyan’ın Arap Nasranisi, Beni Tağlib Nasranisi, franklardan, Ermenilerden veya İsa (a.s.)’ı kabul eden Sabiîlerden olması arasında bir fark yoktur. Yahudinin de Samirî veya diğer zümreden olması arasında bir fark yoktur. Gayr-ı Müslimlerin kendi kiliseleri için kestikleri hayvanın etini yemek mekruhtur.
Şafiîler dediler ki: Üzerine Allah adını ansın anmasın, kitâbî kimsenin kestiği hayvanın eti helâl olur. Ama keserken haç, Mesih, Uzeyr ve başkalarının adlarını anmamaları şarttır. Aksi takdirde yenmesi haram olur. Kiliseleri için kesmiş oldukları hayvanın etini yemek de helâl olmaz.
Hanbelîler dediler ki: Kitâbînin kestiği hayvanın helâl olması için, üzerine Müslümanlar gibi Allah adını anıp besmele çekmesi şarttır. Kasıtlı olarak besmeleyi terk eder veya Allah’tan başkasının adını anarsa, kestiği hayvanı yemek helâl olmaz, besmele çekip çekmediğini bilmezse, kestiği hayvanın eti helâl olur. Kendi bayramı veya kilisesi için bir Müslüman kestirirse ve Müslüman da keserken besmele çekerse eti kerahetle birlikte helâl olur. Kitâbî biri de besmele çekerek keserse, aynı şekilde helâl olur. Ama Allah’tan başkasının adını anar veya kasıtlı olarak besmeleyi çekmezse eti haram olur.
Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Saîd, Nafi’den, (O da)İbn Ömer’den (naklen) haber verdi ki, bir kadın Sel’ (dağında) Ka’b b. Malik oğullarının koyunlarını otlatıyormuş. Derken bir koyunun ölmesinden korkmuş ve bir taş alıp onunla onu boğazlamış. Bu (olay) Rasulullah’a (s.a.v) anlatılmıştı da O, onlara (yani koyun sahiplerine) onu yemelerini emretmişti. (Buhari) (Sünen-i darimi)
Feteva-yı Hindiye ’de de kurban kesmek hususunda kadın ve erkek müsavidir, denmiştir.
Yani, Müslüman kadın, hayvanları kesmede erkek gibidir, demek: erkeğin kestiği nasıl helâl olursa, şeriatın beyan ettiği şekilde kadınında kestiği yenir. Müslüman olsun, kitâbî olsun Müslüman kadının kestiği hayvanlar yenir. (Kütüb-i Sitte)
Hayızlı kadının kestiği kurban helal midir?
Boğazlayan (kesen) kimse, gerek kadın olsun, gerek çocuk ve gerekse deli olsun boğazladıkları helâl ve caizdir. Yalnız çocuk ile delinin besmele ile kesildiğinde helâl olabileceğini ve kesme şartlarını bilmesi şarttır. Hayvanı kesen kadın, hayızlı, nifas ve cünüp olsa dahi kestiği helaldir ve temiz hâlindeki gibi kesmesi caizdir ve hatta hayvanı kesecek kimse olarak ancak kadın bulunduğunda vacip olduğu gibi, ana hali, nifas ve cünüp olsa dahi vaciptir.
Kadın, ana halinde ve nifaslı iken yemeği yiyebildiği, Kuran’dan başka her zikri ilâhiyi yapabildiği gibi, koyun, keçi, deve, sığır ve horoz gibi hayvanları da kesmesi ânında besmele (Bismillah) ile hayvanı kesebilir. Keza cünüp olan erkekte besmele ile hayvanı kesebilir. Binâen aleyh eğer ölecek olan veya bir şey sebebiyle kesilmesi zarurî olan hayvan meydana gelir ve orada da kadından başka kimse bulunmazsa, derhal kadının kesmesi üzerine vaciptir. Şayet hayvanı kesmez ve o hayvanda mundar ölürse, o kadın millî servetin boşa gitmesine sebep olduğundan âsî ve günahkâr olur. (Multeka)
Kurbanlık hayvanın elektrik veya narkoz şoku ile bayıltılarak kesilmesi caiz midir?
İster kurbanlık olsun ister etlik, hayvanın kesimi esnasında; hayvana fazla eziyet vermemek esastır. Bunun için (ölüm acısını azaltmak maksadıyla) kesim sırasında hayvanın elektrik veya narkoz vererek şok ile bayıltılması, bu hayvanın kurban olarak kabul edilmesine engel kusurlardan sayılmaz. Çünkü kurbana engel kusurlar; kesim sırasında meydana gelen arızalar olmayıp, hayvanda önceden mevcut olan kusurlardır. Bu itibarla (şok etkisiyle ölmeden önce hemen) canlı olarak kesilmek kaydıyla, kurbanlık hayvanın elektrik veya benzeri bir şeyle şoklanmasında dinen bir sakınca yoktur. Şayet hayvan, henüz kesilmeden, şokun etkisiyle ölürse; o, kurban olamayacağı gibi eti de yenmez. Böyle bir kesim mekruhtur. Batıda çoğu zaman böyle kesimlerde hayvan ölmektedir. Büyük baş hayvanlarda ise şokun yanında hayvanın alnına kurşun sıkılmakta sonra kurşun deliğinin olduğu yere demir bir mil sokulmakta ondan sonra hayvan kesilmekte böyle kesimler helal olmaz o hayvanın eti yenmez. Onun için İslami usullere göre hayvanları kesmek eziyet etmemek gerekir.
KURBANIN ETİ VE DERİSİ
Zengin veya fakir olsun, kestiği kurbanın etinden yiyebilir, tasadduk ve hediye edebilir. En uygun olanı etin 3 kısma bölünüp, bir kısmı aile fertlerine, bırakmalıdır. Müslüman olmayan komşulara da kurban eti verilebilir. Fakir ve yoksullara vermek daha faziletlidir.
Kurban derisi, kurbanın bir parçası olduğundan bir fakire veya bir hayır kurumuna tasadduk edilebilir. Satılıp parasının yenmesi caiz değildir. Kurbanı kesene kasap ücreti olarak da verilmez. Ancak seccade olarak kullanılabilir.
Kurbanın derisi gibi eti de satılmaz. Satılırsa sadaka olarak verilir. Kesilmeden önce yününden, sütünden ve gücünden faydalanılamaz. Kesildikten sonra yünü alınıp kullanılabilir. Kurban vekâleten de istediği yerde kestirip dağıtılabilir.
Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir?
Peygamber (s.a.v)Efendimiz, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10) Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ümmetinin fakirleri için kurban kesmiştir.
“Peygamber’e (s.a.v) iki alaca koç getirildi. Birisini keserken: “Bu, Muhammed ve Ehl-i Beyt’i namınadır” diğerini keserken: “Bu da ümmetimden kurban kesemeyenlerin namınadır.” derdi. (Ahmed, Said Bin Mansur) “İkincisini keserken: “Bu, ümmetimden bana iman edip tasdik edenlerin namına. Derdi.”(Cem’ul-Fevaid)
KURBAN ÇEŞİTLERİ
Beş çeşit kurban vardır
1-Udhuyi Kurbanı: Kurban bayramında kesilen Vacip kurban.
2-Hedy Kurbanı (Şükür kurbanı): Allah’a yaklaşmak için hacda Temettu veya Kuran haccına niyet eden hacıların kestiği şükür kurbanı veya Hacda yasak olan bir işi işlemekten dolayı kesilen ceza kurbanı. Bu kurbanların kesim yeri Harem bölgesidir. Aynı şekilde kişi, arzu ettiği bir amaca ulaşması veya bir nimete nail olması sebebiyle şükür kurbanı kesebilir. Bu kurbanların etinden sahipleri istifade edebilir.
3-Nezir (Adak) Kurbanı: Herhangi bir nedenden dolayı kurban kesmeyi adayan kimsenin kesmesi gereken kurbandır. Sebep gerçekleşirse kesmek vacip olur. Adak kurbanının etinden adak sahibi, usul ve fürûu (neslinden geldiği ana, baba, dede ve nineleri… İle kendi neslinden gelen çocukları ve torunları.) yiyemeyeceği gibi, bunların dışında kalıp zengin olanlar da yiyemez. Eğer kendisi yemek ister veya bu sayılanlardan birisine yedirmek isterse, yenilen etin rayiç bedelini yoksullara verir.
4-Nesike (Akika) Kurbanı: Yeni doğan bir çocuk için Allaha karşı şükran ifadesi olarak kesilen kurbandır. Çocuğun doğumundan büluğ çağına kadar süre içinde kesebilir. Yedinci günde kesilmesi daha efdaldir. Kesen etinden yiyebilir. Akîka kurbanı kesmek müstehaptır. Akîka kurbanı olarak kesilecek hayvanda da, diğer kurbanlarda aranan şartlar aranır. Hanefi mezhebine göre Mübah, dier üç mezhebe göre sünnettir.
5-Nafile Kurbanı: Sırf Allah rızası için kesilen kurbandır.
Akika,adak, udhiyye ve nafile kurbanlar için aynı büyükbaş hayvana ortak olunabilir mi?
Ortak kesilen kurbanlarda, hissedarlardan her birinin kurbanlarını aynı maksat için kesmiş olmaları gerekmez. Ortakların her birinin ibadet niyetiyle katılmış olması kaydıyla bir kısmı udhiyye, diğer bir kısmı ise adak, akîka, nafile kurbanı olarak niyet edebilirler. Ama et yemek niyetiyle olmaz.
Gebe hayvanın kurban edilmesi caiz midir?
Doğacak yavruların telef edilmesi söz konusu olduğu için gebe hayvanın kurban edilmesi doğru değildir. Mekruhtur.
Kurbanlık olarak niyetlenilen bir hayvanın sütünden ve yününden yararlanmak caiz midir?
Kurban etmek üzere satın alınan veya kurban etmek niyeti ile belirlenin hayvanın kesim öncesinde sütünden ve yününden yararlanmak mekruhtur. Çünkü bu durumda hayvan satın alınmasından veya kurban edilmek üzere niyet edilmesinden itibaren kurbanlık olarak belirlenmiş olmaktadır. Şayet böyle bir hayvandan yararlanılmışsa bedeli sadaka olarak verilmelidir.
Alınan kurbanlığın ölmesi veya başka bir sebeple kesilememesi durumunda ne yapılmalıdır?
Almış olduğu kurbanlık hayvanı ölen kişi, yükümlülük şartlarını taşıması halinde, bayramın ilk üç gününde ise yeni bir kurbanlık alıp kesmesi, bayram günlerinden sonra ise kurban bedelini yoksullara vermesi gerekir. Zengin bir kimsenin aldığı kurbanlık hayvan, kurban günlerinden önce ölürse, bu kimsenin yeniden bir kurbanlık hayvan alması gerekir. Ancak kurbanlık hayvanı ölen kişi fakirse yeniden hayvan alıp kesmesi gerekmez.
Kuyruksuz koyunlar kurban edilebilir mi?
Doğuştan kuyruksuz olan veya besili olması için küçük yaşta kuyrukları boğulmak suretiyle düşürülen koyunların kurban edilmelerinde bir sakınca yoktur. Ancak bir kaza sonucu kuyruğunun tamamı veya yarısından çoğu kopan hayvanın kurban edilmesi caiz değildir.
Ölmüş kimseler için kurban kesilir mi?
Son zamanlarda halkımız arasında yaygınlaşma eğilimi gösteren; ölü kurbanı veya kabir kurbanı diye bir kurban çeşidi yoktur. Ancak, ölmüş birisi adına veya sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir. Ayrıca, kurban borcu olup, hayatta iken vasiyet eden kişinin bıraktığı miras yeterli ise mirasçıları tarafından vasiyetinin yerine getirilmesi gerekir. Fakat vasiyeti yoksa ölen kimseler için mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez. Ancak bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlamak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir.
Taksitle kurban alınabilir mi?
Taksitle satın alınan hayvan kurban olarak kesilebilir.
Satın alınan kurbana, daha sonra başkaları ortak edilebilir mi?
Kişi, mülkiyetinde olan veya kurban etmek amacıyla satın aldığı büyükbaş hayvana yedi kişiyi geçmemek şartıyla başkalarını ortak edebilir. Bu itibarla kurban edilmek üzere satın alınan bir büyük baş bir hayvana yedi kişiyi geçmemek kaydıyla daha sonradan da ortak olunabilir.
Kurban yerine sadaka vermekle bu ibadet yerine getirilmiş olur mu?
Fıkhi hükmü ister vacip, ister sünnet olsun; kurban ibadeti belirli şartları taşıyan hayvanların usulüne uygun olarak kesilmesiyle yerine getirilir. Kurban bedelini yoksullara ya da yardım kuruluşlarına vermek suretiyle, kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz. Şüphesiz Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetiyle, fakir ve muhtaçlara yardım etmek, iyilik ve ihsanda bulunmak da Müslüman’ın önemli vazifelerinden biridir. Ancak, bu iki ibadetten birini diğerinin alternatifi olarak algılamak dini açıdan doğru değildir.
Nitekim Peygamber (s.a.v) Efendimiz de, kurban meşru kılındıktan sonra her yıl bizzat kurban kesmek sureti ile bu ibadeti yerine getirmiştir. (Buhârî, “Hacc”, 117, 119; Müslim, “Edâhî”, 17).
Hz. Peygambere (s.a.v.) kurban bayramında, Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın her bir parçasının kişinin hayır hanesine kaydedileceğini ifade etmiştir. (Tirmizî, “Edâhî”, 1; İbn Mâce, “Edâhî”, 3).
İhmal sebebiyle kurban kesmeyen kimse ne yapmalıdır?
Şartlarını taşıdığı halde ihmal v.b sebeplerle kurban kesmeyen bir kimsenin, bir kurban bedelini fakirlere vermesi, ayrıca tövbe ve istiğfar etmesi gerekir.
Kestiği kurbanın etinden kişinin kendisi ve ailesi faydalanabilir.
Kestiği kurbandan kişinin kendisi ve ailesi faydalanabilir. Ulema kurban sahibinin kurbanının etinden bir kısmını yemek, bir kısmını da dağıtmakla emr olunduğunda müttefiktirler. Zira Cenab-ı Hak: “Kurbanlarınızdan siz de yiyin ve çaresiz kalmış yoksula da yedirin” (Hacc Suresi, 28) ve “Kurbanlar kesilince onlardan yiyin ve isteyene de, istemeyene de verin” buyurmuştur. (Hacc Suresi, 36)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de: “Yiyin, tasadduk edin ve kendinize kaldırın.” buyurmuştur. (Buhârî)
“Bir kimse kendi malından sevabını ölüye bağışlamak niyeti ile bayram günü kestiği kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da verebilir. Tercih edilen hüküm budur. Fakat bir kimse, murisin emri ile miras bırakan adına keseceği kurbanın etinden yiyemez. Bunun tümünü sadaka vermesi gerekir.” (Büyükİslam İlmihali)
Kurban ibadetinin kişinin şahsına bakan hikmetleri nelerdir? Kurban ibadeti kişiye dünya ve ahirette neler kazandırır?
Yüce dinimizin bizlerden istemiş olduğu bütün ibadetlerde hem fert açısından hem de toplum açısından birçok faydalar bulunmaktadır. Çünkü Cenab-ı Hak hikmetsiz şeyler yaratmaktan ve hikmetsiz şeyleri emretmekten münezzehtir. Tüm mahlûklarında ve emirlerinde olduğu gibi kurban emrinde de pek çok hikmetler, dünya ve ahiret için pek çok faydalar vardır. Ancak Mümin, Allah-ü Teâlâ’nın emirlerini hikmetlerine mazhar olmak için değil Rabbinin emrini yerine getirmek, rabbine karşı teslimiyetini ifade etmek ve rızasını kazanmak için yerine getirir. Kurban ibadetiyle bir yandan ibadet etmeninin vermiş olduğu sevap ve haz alınırken, diğer yandan da toplumda bulunan ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçlarının aktarılması neticesinde, toplum birlikteliği sağlanmasının huzuru yaşanır.
Kurban, kulun Cenab-ı Hakk’a karşı olan yakınlığını arttırır.
Kurban kelimesinin lûgat anlamı, kendisi ile Allah’a yaklaşılan şey demektir. Bu manadan da anlaşıldığı gibi kurban; Allah’a yaklaşmaya ve O’nun rızasını kazanmaya vesilesidir.
İnsan nisyandan geldiği için fıtraten unutmaya ve gaflete düşmeye çok meyillidir. Bunun için çoğu zaman Cenab-ı Hakk’ın kendisine verdiği malın, mülkün, evladın hakiki sahibini unutur, hakiki mal sahibi olduğunu düşünüp gurura ve kibre girebilir. Kurban emri ise insana hakiki mal sahibinin kim olduğunu hatırlatır. Bütün o nimetlerin Rabbimiz’in birer lütfu olduğunu ve onun izni olmadan hiçbir şeyin olamayacağını hissettirir. Böylece Cenab-ı Hakk’a karşı gönlünde derin bir şükran duygusu oluşur. Bu hal ise onun Rabbine yakınlaşmasına ve onun rızasını kazanmaya sebep olur.
Kurban, kullar için fırsattır.
Cenab-ı Hakk’ın bizim hiçbir ibadetimize muhtaç olmadığı gibi kurban kesmemize de ihtiyacı yoktur. Fakat bu ibadete ihtiyacı olan bizleriz. Zira kurban günahlardan arınmamız, büyük sevaplara erişmemiz ve Rabbimiz’in rızasını kazanmamız için büyük bir fırsattır. “Kurbanın derisindeki her tüy sayısınca size sevap vardır. Kanının her damlası kadar mükâfat vardır. O sizin mizanımıza konacaktır. Müjdeler olsun.” (İbn-i Mace)
“Kurbanlarınız semiz olsun. Onlar Sıratta bineklerinizdir.” (Zâd-ül Mukvin)
Kurban vesilesiyle kişinin Allah-u Teâlâ’ya karşı olan itaati ölçülür.
Kurban; kişinin samimiyetinin bir ifadesidir. Kurban; yaratanının istediği şeyi yerine getirmedeki samimiyeti ortaya çıkaran bir ibadettir. Kurban; ferdin yaratanına karşı duyduğu takvanın işaretidir.
Bu sebeple, kurban; zekât ve fıtır sadakası vermekten daha fazla fedakârlık ifade eden bir ibadettir. Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvalarını,ilâhî emre itaatteki titizliklerini, Allah’a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Hacc suresi, 37. ayette bu husus şöyle belirtilir:
“Onların ne sadaka edilen etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah’a yükselip erişmez. Fakat sizden O’na yalnız takva Allah’ın emirlerine itaat ve yasaklarından uzaklaşma titizliği ulaşır…” Başka bir ayette ise mealen şöyle buyrulmaktadır: “Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirseşüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından) dır.” (Hac Suresi, 32)
Ayet-i kerimeler bize, Allah’a (c.c) ulaşabilmemizin ve O’na (c.c) karşı takva sahibi olabilmemizin bir yolu olarak kurbana işaret etmektedir.
Kurban ibadeti bizlere, Hz. İbrahim (a.s) ve Hz İsmail’in (a.s) teslimiyetini hatırlatır.
Cenab-ı Hak, Hz. İbrahim’i (a.s) büyük bir imtihana tâbi tutmuş, çok sevdiği biricik evlâdını Allah için kurban etmesini istemiştir. Her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır.
Hz. İbrahim (a.s) oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna koymuştur. Fakat bıçak İsmail’i (a.s) kesmemiştir. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın arzusu, Hz.İsmail’in kesilmesi değil, tam tersi bu iki şanlı nebinin erişilmez teslimiyet ve sadakatlerinin, ihlâs ve fedakârlıklarının, kıyamete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi. Bu hikmet ortaya çıktığı için, bıçağa İsmail’i (a.s) kesmemesini emretmiş; Hz.İsmail’in (a.s) yerine onlara cennetten bir koç göndererek onu kurban etmelerini istemiştir.
İşte kurban kesmek, bu büyük ve ibretli hâdiseyi hatırlamaya vesiledir. AtalarıHz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail’in (a.s), Allah’ın (c.c) emrini yerine getirmekteki ilahi sınavını hatırlayıp kurban kesmekle, benzer bir itaate kendisinin de hazır olduğunu simgesel bir davranışla göstermiş olmaktır.
Kurban kesen bir Müslüman, Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini ispatlamış olur.
Kurban ile Hz. İbrahim (a.s) ile Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünneti devam ettirilmiş olur.
Kurban Hz. İbrahim(a.s)’in sünneti olduğu gibi Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in de sünnetlerindendir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.v) vefatına kadar on yıla yakın bir süre hep kurban kesmiştir. Bu yüzden kurban ibadetini yerine getiren kişi iki peygamberin sünnetini de devam ettirmiş olmaktadır.
Ashab-ı Kiram (r.a): “Yâ Resulallah! Şu bayramda kesilen kurban nedir?” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Babanız İbrahim’in sünnetidir” buyurdu.
Zeyd bin Erkâm (r.a): “Resulullah (s.a.v) Medine’de on sene ikamet etti ve her sene kurban kesti.” Buyurur.(Tirmizî)
Kurban verilen nimetlere karşı şükürdür.
Cenab-ı Hak bizlere sayısız nimetler vermiştir. Bunun karşılığında bize düşen elbette şükürdür. İşte kurban, Rabbimizin “Rahman” suresinde saymakla bitiremezsiniz dediği nimetlere karşılık şükrün ifadesidir.
“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” (Hac Suresi, 36)
Kurban kişiyi cimrilikten korur.
Rabbimiz: “İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz.” (Hac Suresi, 38) buyurarak bizi kendi yolunda harcamaya davet etmekte ve cimrilikten sakınmamızı emretmektedir.
Peygamberimiz de (s.a.v) bir hadis-i şerifinde cimriliğin zararını şöyle ifade etmektedir:
“Cimrilikten sakının; Çünkü cimrilik, sizden önce geçenleri helak etmiş, onlarıkan dökmeye ve haramı helal görmeye sevk etmiştir.” (Müslim)
İşte kurban ibadeti ile kişi cimrilikten kurtulur. Çünkü kurban ile kişi mal sevgisinden uzaklaşır ve malını Allah (c.c) için harcama lezzetini tatmış olur.
Kurban ibadetinin toplum hayatına sosyal boyutu nedir? Neler kazandırır?
Kurban ibadeti toplumda yardımlaşma ve kardeşliği diriltir. Kurbanın kesilip dağıtılmasıyla komşular ve akrabalar görülüp gözetilmiş olur. Zengin ile fakir arasında güzel bir köprü kurulur. Bu da toplum refahının sağlanmasına büyük ölçüde yardımcı olduğu gibi fertlerin birbirine yaklaşmasını da sağlar. Bunun gibi toplumu ayakta tutan daha pek çok önemli değerler kurban sayesinde gerçekleştirilmiş olur.
Her gün kesilen milyonlarca hayvanın etlerini daha çok mali gücü olanlar tüketmektedirler.
Kurban bayramı vesilesiyle birçok kurban kesilir ve dağıtılır. Tanıdık-tanımadık, uzak-yakın her yere bu etler ulaştırılır. Çünkü dinimizin emri kurban etinin en az üçte ikisini muhtaç insanlara dağıtılması şeklindedir.
“…Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hacc Suresi, 36)
Bu vesileyle özellikle et alma imkânı bulamayan veya çok sınırlı alan aileler kurban bayramında kesilen hayvanların etleri sebebiyle hem kendilerine hem de çocuklarına bu lezzeti tattırma imkânı bulmakta hem de toplumda dışlanmadıklarını aksine toplumun bir parçası olduklarını hissetmektedirler.
Ayrıca fakir aileler kurban bayramında rızık endişesi içine girmekten kurtulur. Böylece bayrama gönül rahatlığı ve huzur içinde iştirak eder.
Bunun yanında kurbanın derisi de sosyal dayanışma amaçlı kuruluşlar aracılığıyla yoksul vatandaşlara daha fazla hizmetin ulaşmasını sağlamaktadır. Tüm bunlar da Müslümanlar arasındaki sevgi, saygı ve muhabbetin artmasına sebep olur. Ayrıca İslâm’ın sosyal adaleti temin edici bir hususiyeti de ortaya çıkmış olur.
Kurban ticareti canlandırır:
Sosyal hayatta kurbanın getirdiği bir başka önemli husus ise, ticaretin canlanmasıdır. Kurban ibadetini yerine getirmek isteyenlerin oluşturduğu pazar, hem hayvan yetiştiriciliği yapanlara ekonomik alanda kazançlar sağlamakta hem de bu günlerde yeni iş sahaları açılmasına sebep olmaktadırlar.
Günümüzde birçok yerde kurban çadırları kurulmakta bu yerlerde yeni iş sahaları açılmakta ve ticari hayata farklı bir canlılık getirmektedir.
TEŞRİK TEDBİRLERİ VE BAYRAM NAMAZI
Kurban bayramı günlerinde vacip olan üç çeşit ibadet vardır. Şartlarını taşıyan Müslümanların 1-Kurban kesmesi.2-Teşrik tedbirleri.3-Bayram namazı.
Arefe günü Sabah namazında başlayıp, bayramın dördüncü günü ikindi namazında sona eren 23 vakit farz namazlardan sonra getirilen tekbirlere “Teşrik Tekbirleri” denir. Getirmek Vaciptir. İster cemaatle, ister yalnız başına kılınsın, farzlardan sonra bu tekbirlerin getirilmesi gerekir. Bu kadın erkek için vaciptir.
Teşrik Tekbiri: “Allahu ekber, Allahu ekber, La ilahe illellahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd” “Allah büyüktür, Allah büyüktür, Allah’tan başka kulluk edilecek hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür, Allah büyüktür, Hamd Ona mahsustur.”
Arefe Günü
Hicri takvime göre Zilhicce ayının dokuzuncu günü, yani Kurban bayramından bir gün öncesi Arefe günüdür.
Arefe tanışmak, öğrenmek, itiraf etmek ve güzel koku manalarına gelir. İslam alimleri bu dört manayı izah ederken:Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz cennetten yeryüzüne indirildikten sonra, arefe günü Arafatta buluştukları için bu yere bu isim verilmiş. Diğer bir görüşte, Hz. İbrahim (a.s.) Allah’ın emri üzerine eşi Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail (a.s.)’ı Mekke’de bırakıp, Şam’a gittikten yıllar sonra gelerek Arafatta buluşmuşlar, bundan dolayı bu güne arefe, buluştukları yere de Arafat ismi verilmiştir.
Cebrail (a.s.) Hz. Adem (a.s.) Haccın menasikini öğretmiş,sonra arafatta arefe günü vakfe yaptığında ona,“artık öğrendinmi?” dediğinde. Hz. Adem (a.s.) da “evet,öğrendim” demiş. Bunun üzerine buraya Arafat, o günede arefe denmiştir.
Diğer bir ifadede: “Hacılar arefe günü vakfe yaptıkları zaman Allah’u zülcelalin rububiyetini, celâlini, büyüklüğünü,kimseye ihtiyacı olmamasını, kendilerinin de Allah’a son derece muhtaç olduklarını itiraf ederler.
Zaten Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz arafatta buluştukları zaman: “Ey Rabbimiz biz nefsimize zulmettik.Günahlarımızı bağışla” diye itirafta bulunmuşlardı.
İşte bu sebeple de o güne arefe denilmiştir. Bir başka ifade ile de: “Müminler arefe gününde Arafat’ta günahlardan tövbe ederler. Böylece günahların manevi pisliğinden temizlenen müminler, manen güzel kokulu olurlar.” (Tefsiri Kebir Terc. 4/511)
Önemli olan dinimizde arefe gününün önemli bir gün olmasıdır. Çünkü bu günün faziletine gerek ayeti kerimelerde, gerekse hadisi şeriflerde dikkat çekilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi ayet 188’de: “Arafat vakfesinden sonra seller gibi boşanıp Müzdelifeye aktığınız zaman, Meş’ari haramın yanında Allah’ı zikredin size nasıl hidayet etti ise siz de onu öylece anın.”“Sayılı günlerde Allah’ı anın (Telbiye, tekbir getirin).”(Bakara suresi, 203)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de: “Duaların hayırlısı arefe gününde yapılandır.”(Camius Sagir, 3/471)
Cenab-ı Hak hiçbir günde arefe günündeki kadar kullarını ateşten kurtarmaz. O gün Allah, rahmetiyle kullarına yaklaşır. Meleklere karşı onlarla iftihar eder ve “onlar ne istiyorlar? diye sorar.” (Müslim, Hac, 436; İbn Mace,Menasik, 56)
“Kim arefe günü dilini kulağını ve gözünü haramdan korursa, iki arefe arasındaki küçük günahları bağışlanır.”(Camius Sagir, 246)
“Günlerin en faziletlisi arefe günüdür.” (Muvatta, Hac,246)
Bu günlerde getirilen tekbirler, kâinatın manevi çehresini değiştirmektedir. Bütün arz ve semalar, dağlar ve taşlar tekbirlerle çınlamaktadır.Arefe günü sabah namazının farzından sonra başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazının farzından sonra ya kadar, toplam 23 vakitte, kadın erkek her Müslümanın teşrik tekbirleri getirmesi vaciptir. Resulullah(s.a.v) böyle yapmıştır. Dinin tamamlandığını bildiren ayet bugün nazil olmuştur.(Maide suresi, 3)
Allah’u Zülcelal’in son dini İslam, başka bir din gelmeyecektir.Son ilahi kitap Kur’an-ı Kerim, Son Peygamberi de Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir.İnsanlığın kurtuluşu, dünya ve ahiret saadeti buna bağlıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Kim Kurban bayramı arefesinden birgün önce Oruç tutarsa, Allah’u Zülcelal ona Hz. Eyyûb (a.s.)’ın karşılaştığı belalara karşı sabrederek kazandığı sevap kadar sevap verir. Arefe günü Oruç tutana da Allah, Hz. İsa (a.s.)’ın ki kadar sevap yazar.” (Mükasefetül Kulub, İ. Gazali)
BAYRAM NAMAZI
Hanefi mezhebine göre Ramazan ve Kurban Bayramı namazları cemaatle kılmak vaciptir. Cuma şartlarına haiz erkeklere vaciptir.
Güneş doğduktan ve kerahat vakti çıktıktan sonra öğleye kadar kılınır. Herhangi bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günde kılınabilir.
İki rekâttır. Cemaatle kılınır. Bayram Namazından sonra Bayram hutbesi okunur. Sünnettir.
Kılınışı: Niyet ettim tekbirleriyle beraber Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imamı azize der. Niyet eder. İmamla beraber tekbir alınır. Sübhaneke okunur. Gizlice. Sonra İmam yüksek sesle cemaatte gizlice Allahu Ekber diye üç defa tekbir alır, eller yukarı kaldırılır ve yana salınır. Üçüncü tekbirden sonra eller bağlanır. Elham ve zammı sureyi hoca efendi sesli okur. Daha sonra Ruku ve secde yapılır. İkinci rekâta kalkıldığında, imam gizlice besmele çektikten sonra, aşikâre Fatiha ve zammı sureyi okur. Sonra üç defa tekbir alınır, eller yana salınır. Üçüncü tekbirden sonra dördüncü tekbirde eller kulaklara kalkmadan rükû ve secdeler yapılır. Daha sonra tahiyyata oturulur. Sonra selam verilir.
Tekbirlerle Hoca Efendi minbere çıkar. Bayram hutbesini okur. Minberden indikten sonra Dua edilir. Bayramlaşılır. Kısaca: “İki salla bi bağla, üç salla bi yat”

Ebubekir TANRIKULU Hoca
Kadiriyye-i Halisiyye-i Hayriyyenin
Hadimül Fukarası

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

Free WordPress Themes - Download High-quality Templates