DÜNYA HAYATI

“Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü ziynetini takınıp (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahipleri olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya bir gündüz ona emrimiz (afetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte biz iyi düşünecek kavimler için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.

Allah (c.c) (kullarını) selam yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.

İyi iş güzel amel yapanlara (ihsan mertebesine erenlere) daha güzel iyilik, bir de ziyade vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke)bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidir. Ve orada ebedî kalacaklardır.

Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.’’[1]

Bu Ayet-i Kerime’lerde dünya hayatı ve sonucu bildirilmiş bütün insanlar cennete davet edilmiş; davete icabet edenler iman ve güzel amelle cenneti kazanmış, icabet etmeyenler ise inkâr ve kötülükleri sebebiyle ebedi cehennemlik olmuşlardır.

Dünya imtihan yeridir. Dünyada kalma süresi çok azdır. Sonsuz hayata göre bir hiç mesabesindedir. Bütün canlılar Allah’ın takdir ettiği bir zaman içinde yaşayıp hayatları son bulacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in ölümünü isteyen kâfirler için Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:

“Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?

Her canlı ölümü tadıcıdır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. (Nihayet yine) Ancak bize döndürüleceksiniz.”[2]

Hayat, bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığını bulacağımız ebedî varlık sahasının geçişini sağlayan bir dönüm noktasıdır. Bu hayat bize imtihan olmak için verilmiştir. Mülk Sûresi’nde Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Mutlak hükümranlık elinde olan Allah (c.c) , yüceler yücesidir ve Onun her şeye gücü yeter. O ki, hanginizin daha güzel amel taptığını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.”[3]

Kur’an-ı Kerim’de birçok Ayet-i Kerime’de Allah  bizi dünya konusunda uyarmaktadır. Hadid Sûresi’nde şöyle buyruluyor:

“Bilin ki (ahiret kazancına yer vermeyen) dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki bitirdiği nebat ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün, sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.”[4]

Dünya ve ahiret hayatının mukayesesinin yapıldığı bu ayette, özellikle, dünyanın aldatıcı tarafları izah edilmiş, onlardan kaçınılması tavsiye edilmiştir. Çünkü dünya ve dünyadakilerin boş yere yaratılmadıkları muhtelif Ayet-i Kerimelerde açıklanmıştır. Dünya hayatı kötü değildir. Kötü olan onu Allah’a ve Peygamber Efendimiz (s.av)’e itaate yöneltmemek, ahireti ve insanlığı unutup, sırf dünyaya ve dünyanın fenalıklarına kapılmaktır.

Al-i İmran Sûresi’nde, kadın, evlat ve mal konusunda insandaki tabii sevgiye dikkat çekilmiş, bu konuda ilahi ölçülerin açılmaması için cennet nimetleri teşvik edilmiştir. Esasen insanoğlu hayatını ve neslini devam ettirebilmek için bu nimetlerden belli ölçüde istifade etmek zorundadır. Ancak insan bunlara kul ve köle olmamalıdır. Daha güzel olan cennet nimetleridir. Çünkü dünya nimetleri geçici, cennet nimetleri ise devamlıdır. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurur:

“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, (deve, sığır, koyun, keçi gibi) hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının (geçici) menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.

(Rasûlüm!) de ki: Size bunlardan daha iyisini haber vereyim mi? Takva sahipleri için Rableri yanında, altlarından ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz zevceler ve (hepsinin üstünde) Allah’tan da bir rıza vardır. Allah kullarını hakkıyla görücüdür.”[5]

Dünya hayatının geçici olduğunu her yıl Allah (c.c) bize, baharda yeşeren, sonbaharda solan, kışın yok olup giden bitkilerde de göstermektedir. İnsan için önemli olan, dünyanın geçici nimetlerine aldanmak yerine, kısa süren dünya hayatında Allah’ın razı olacağı işleri yapıp ebedi saadet yurdu olan cenneti kazanmaktır. Kehf Sûresi’nde buna şöyle işaret edilmektedir:

“Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz su gibidir ki bir su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çer çöp haline gelmiştir. Allah her şey üzerinde iktidar sahibidir.

Servet ve oğullar dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hep sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.”[6]

Dünya hayatını ahirete tercih edenler ve büsbütün kendini dünyaya kaptıranlar hiç şüphe yok ki kâfirlerdir. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurur:

“Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya işte onlar (Hak’tan) uzak bir sapıklık içindedirler.”[7]

Bu konuyla alakalı olarak Hud Sûresi’nde de şöyle buyruluyor:

“Kim (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, onların yaptıklarının karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.

İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir. Yapmakta oldukları şeyler (zaten) batıldır.”[8]

Müslüman hiçbir zaman ahireti unutmamalıdır. Kur’an-ı Kerim’de, çoğu yerde Allah’a imanın yanında ahirete iman zikredilmiştir. Bundan dolayı her Müslüman ahirette vereceği hesabı düşünerek bu dünyada iken hazırlanmalıdır. Dünya kelimesi, insana yakın oluşu ve süresinin de kısa olması itibariyle, “yakın” manasına geldiği gibi bir de “adi, alçak” manasına gelmektedir. Bu manaya göre insanı Allah’a kulluktan alıkoyan yani O’nun emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak durmasına mani olan ve gaflete sebep olan her şey hiç şüphe yok ki dünyadır. Başta terbiye edilmemiş insan nefsi, şeytan, kâfirler, tağutlar, tağuti sistemler ve onların tüm müesseseleri… İşte bunlar en büyük engellerdir. Güçlü bir cihat sayesinde bu engeller aşılacak, Allah’a kavuşmak mümkün olacaktır.

Dünya hayatının yanında aldatıcı şeytan konusunda da Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde Allah Teala bizleri uyarmaktadır. Fatır Sûresi’nde şöyle buyurulur:

“Ey insanlar! Allah’ın vaadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!

Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O kendi taraftarlarını ancak alevli ateş ehlinden olmaya çağırır.”[9]

Yine bu manada Lokman Sûresi’nde şöyle buyruluyor:

“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten korkun. Ne babanın evladına, ne de bizzat evladın babasına, hiçbir şeyle fayda veremeyeceği günden korkun. Şüphe yok ki, Allah’ın vaadi haktır. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve çok aldatıcı şeytan sakın sizi Allah’ın affına güvendirerek kandırmasın.”[10]

 

Süleyman AKYÜZ

 



[1] Yunus, 10/24–27

[2] Enbiya, 21/34–35

[3] Mülk, 67/1–2

[4] Hadid, 57/20

 

[5] Al-i İmran, 3/14–15

[6] Kehf, 18/45–46

[7] İbrahim, 14/3

[8] Hud, 11/15–16

 

[9] Fatır, 35/5–6

[10] Lokman, 31/33

 

Yorum gönder

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.