EZANLA DALGA GEÇEN ÇOBANIN AKİBETİ
Hazret-i Bilâl (r.a.) öğle ezanını okurken,
müşriklerden Ebû Mahzûre, Müslümanların ezanıyla alay etmek maksadıyla güzel sesiyle koyunlarına ezan okuyordu.
Peygamberimiz (s.a.v.)çobanlık yapan birilerinin ezanla alay ettiğini duyunca,
Hazret-i Ali ve Zübeyr’i onları getirmekle görevlendirdi.
Resûlullah (s.a.v.),Ebû Mahzûre ve yanındaki çobanlara sordu:
Ezanı kim okudu? Müslümanların ezanıyla kim alay etti?”
Hepsi korkudan susuyor, kimse cevap vermiyordu.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.),
her birinin tek tek ezan okumasını emretti.
Böylece o güzel sesle ezan okuyan kimdi ortaya çıktı.
Nebi (s.a.v.) ona sordu: “Adın nedir?”
O genç cevap verdi: “Adım Ebû Mahzûre.”
Peygamberimiz buyurdu:
Bu güzel sesle ezan okuyan sen miydin?
Ebû Mahzûre, müşrik olmasına rağmen,
güzel sözün gönülleri nasıl fethettiğini o anda hissetti; çünkü Peygamberimizin tatlı hitabıyla yüzü güldü, içi ferahladı.
Evet, ben okudum. dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.),
müşriklere bile merhamet eden o yüce kalbiyle
elini Ebû Mahzûre’nin başına koydu,
sarığını çıkardı, mübarek eliyle saçlarını meshetti
ve şöyle dua etti:
Allah’ım, onu bereketlendir; soyunu bereketlendir; sesini bereketlendir; ve onu İslâm’a hidayet eyle.
Bu dua gönlüne öyle tesir etti ki,
Ebû Mahzûre arkadaşlarının önünde
yüksek sesle Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman oldu.
Peygamberimiz (s.a.v.),
onu Mekke’nin müezzini olarak görevlendirdi.
Bu, şereflerin en büyüğüydü.
O günden sonra Ebû Mahzûre yemin etti:
Resûlullah’ın eliyle meshettiği saçları
ben asla kesmem!
Allah’ın Resûlü’nün dokunduğu bir saçı
nasıl tıraş ederim!” diyordu.
Peygamberimizin duası mucize gibi tecelli etti;
Ebû Mahzûre’nin nesli yaklaşık üç yüz sene boyunca Mekke’de ezan okudu.
Hepsi de adeta ilahî birer altın gırtlağa sahipti.
Allah hepsinden razı olsun.
Arapçadan tercüme :
Abdülhamid Doğan



