DUA
Cemal Yıldız-Trabzon
Çok değerli kardeşlerim;
Dua’nın Dinimizdeki yeri ve önemi hepimizce malumdur.
Duanın hayatımızda çok büyük önemi vardır.
Öyle ki;
Değerli kardeşlerim.
Dua insanın hayat çizgisini değiştirir.
Ona yeni kapılar açar.
Allah ile arasındaki mesafeyi asgariye indirir.
Duâ mü’minin atom kadar tesirli bir silâhıdır.
Nasıl insan silâhla kendisinde bir kuvvet hissediyorsa, dua ile de insan kedisinde bir manevî dayanak bulmuş ve ona güvenmiş oluyor.
Dua yapıp yatmak yoktur.
Dua ile beraber hareket etmek gerekir.
Peygamberimiz harbe gideceği zaman, önce dua der, arkadan zırhını giyer ve hemen harb meydanına giderdi.
Düşman karşısında Cenk ederdi. “Ben dua yaptım, artık bekleyeyim, hücum etmeyeyim.” demezdi. Çünkü her şeyi dua ile beklemek, hareket etmemek haksızlıktır.
Yani İmtihana girecek bir genç önce duasını yapacak ondan sonra da mutlaka çalışacaktır.
İslâm bize dua ile birlikte hareketinizi de gösteriniz, diyor. Ekini ekmeden mahsul beklemek, evlenmeden evlat beklemek ne ise, yalnız dua yapıp icabına bakmamak da öyledir.
Değerli kardeşlerim;
Yüce Rabbim Kuranı Kerimde dua ile ilgili ayetlerinde şöyle buyuruyor.
“Rabbinize yalvara, yalvara ve için, için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf Suresi, 55)
وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا
“Kullarım Beni sana soracak olursa,
Muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar.” (Bakara Suresi, 186)
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
“Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (İbrahim Suresi, 38)
“Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?” (Furkan Suresi, 77)
Diye buyuruyor.
Peygamber Efendimiz sav.’in Dua hakkındaki Hadisleri de şöyledir.
1722 – Nu’man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Dua ibadetin kendisidir” buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): “Rabbiniz: ”Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir” buyurdu.” (Gâfır 60).
Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358, (1479). Metin Tirmizî’ye aittir.
1723 – İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah’a talep edilen (dünyevî şeylerden) Allah’ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir. “
Tirmizî, Daavât 112, (3542).
1724 – Ubâde İbn’s-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah’tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin. “
Masiyet’in anlamı: Günah ve isyân olan inanç, söz, fiil ve davranışlara denir.
Dolayısı ile bu hadiste şu anlatılmak isteniyor.
Duamızın içinde, günah, isyan, inancımıza aykırı söz ve fiillerin olmaması gerekir.
O zaman bizlere de Yüce Rabbimize en güzel şekilde dua etmek düşer.
Peki, nasıl dua edeceğiz.
Duanın Adabı nasıl olmalıdır.
Duanın adabını Pirimiz Abdul Kadir Geylani Hz.leri Gunyetut Talibin Kitabında Ebu Davut Hz.lerinden almış olduğu bir hadisden bize şöyle naklediyor.
Dua ederken ellerini kaldırmak Allahu Tealaya Hamd etmek Peygamber sellelahu aleyhi vessellem’e salat ve selam (Allahumme salli ala seyyidina muahammedin ve ala alihi Muhammed) etmek adaptır.
Sonrada Allah’tan dilediğini ister. Dua ederken göğe bakmaz.
Duadan sonra ellerini yüzüne sürer;
Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi vessellem şöyle demiştir. “Allaha ellerinizin içi ile dua edin” diye buyurmuştur.
Nasıl dua edeceğiz.
Tabii ki Âlimlerin ve de büyüklerimizin aynı zamanda Hacı Babamızın tavsiyesi de;
İçimizden geldiği gibi samimi bir şekilde Allah’a dua etmeliyiz ve yalnız ve yalnız ondan dilemeliyiz.
Ancak, Bize hayatımızda örnek olan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa SAV Efendimizin ve diğer peygamberlerimizin İslam âlimlerinin ve Tarikatı Aliyemizin Silsilesinin dualarını da yapabiliriz bunların da bereketi çoktur.
İşte bunlardan biriside O Sultanlar sultanı Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa SAV. Efendimizin yapmış olduğu dualardan;
SUBBUHUN KUDDUSUN RABBUNAVE RABBUL MELAİKETİ VERRUH. Duasıdır.
Bu duayı bizler sabah namazından hemen sonra sabah mihrabiyemiz de okuruz.
Bu duanın anlamını yapmış olduğumuz araştırmalar ışığında sizlere anlatmaya çalışacağım.
Rabbim bana anlatma kabiliyeti dinleyenlere de dinlediğini anlama kabiliyeti nasip eylesin. İnşallah.
Sübbûhun Kuddûsün Rabbül melâiketi verrûh duası ve anlamı
Değerli kardeşlerim.
Bu duaya Meleklerin ve Peygamberimizin duası da denmektedir.
Bu konu da Hz Aişe validemizin bir hadisi şerifi var.
Hz. Aişe’den gelen bir rivayette şöyle denir: Resulullah (s.a.v.) rüku ve secdesinde şöyle derdi:
“Subbuhun, kuddusün, Rabbul melâiketihî ve’r-rûh.” (Ebu Davud, II, 28-35).
Allâh-ü Teâlâ bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir. Meleklerin ve Rûh (Cebrâil)’in Rabbidir
SUBBÛHUN KUDDÛSÜN : “Allah (C.C.) subbûhtur, kuddûstür. Zâtına ve sıfatına fena, noksan ve kusur yanaşamaz. Her zaman ve her dilde, her mahlûk onu tespih ve takdis eder.” gibi manaları da ifade eder.
SÜBBUH: Tespih edilen (Allah. C.C.) anlamına gelmektedir.
Biraz daha açacak olursak.
El-Halîmî bu ismin anlamı hakkında der ki:
“Sübbûh, var olma yönünden varlıklarda bulunan her türlü ayıp ve noksanlıklardan uzak olan demektir.
Tespih ve tenzih etmek, yüceltmek, ayıp ve eksikliklerden uzak tutmak anlamlarına gelir.”[2]
* * * [1] Müslim, 487. [2] Beyhakî, a.g.e., s. 37.
Osmanlıca da subbuh’un anlamı şöyle
“Allah (C.C.) subbuhtur, kuddustür. Zatına ve sıfatına fena, noksan ve kusur yanaşamaz. Her zaman ve her dilde, her mahluk onu tesbih ve takdis eder.” gibi manaları ifade eder. (Osmanlıca’da yazılışı: subbûhun kuddûsün)
Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Öyle ki; o hiçbir şeye benzemez. Yaratmış olduğu veya yaratacak olduğu hiçbir şeye benzemez.
O, Güzlin en güzelidir, iyinin en iyisidir, merhametlilerin en merhametlisidir.
Onun gibi hiçbir varlık olamaz.
Onda noksanlık yoktur.
O, Yaratandır. Rızık verendir.
O, Şafidir. Şifa verendir.
O Kuddüsdur. Her noksanlıktan uzak ve her türlü taktise layık olandır.
O Âlimdir. Gizli, açık, geçmiş, gelecek her şeyi en ince detaylarına kadar bilen.
O Rahmandır Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden ve rızkını verendir.
O Rahimdir. Ahrette sadece müminlere sonsuz ikram ve lütuflarda bulunandır.
O Bizim Allah’ımızdır. Onun eşi ve benzeri yoktur.
Aynı zamanda Bizim Rabbimiz olduğu gibi, yarattığı bütün meleklerin ve Meleklerin İmamı olan Cebrail As.mın da Rabbidir.
Değerli kardeşlerim;
Dua Müminin silahı Dinin direği göklerin ve yerin nurudur.
Dua ibadetin iliğidir.
Allah’a genişlik zamanında yani sıkıntısız bir zamanda dua etmek kadar hoş gelen bir şey yoktur.
Kul, Ya Rabbi, Ya Rabbi dediği zaman
Yüce Allah da geldin mi?
İste, istediğin verilecektir diye buyurur.
Dua için en kıymetli zaman seher vaktidir.
O vakitte mümin ellerini kaldırdığı zaman geri çevrilmez.
Dua ibadetin özüdür.
Kulun Rabbine en yakın hali dua ettiği zamandır.
Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor.
“Ey insanlar Allah’tan bir talebiniz olduğu zaman kabul olunacağını düşünerek duaya devam ediniz.
Hayatımızda bu kadar önemli olan duayı dilimizden bırakmamak ve her namazın sonun da mutlaka duaya iştirak etmemiz gerekir.
Değerli kardeşlerim, Dua, Dua, Dua Duadan birbirimizi eksik etmeyelim.
Gıyabımızda birbirimize dua edelim.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Allaha emanet olun.
Yorum gönder